Ege Üniversitesinde, Gazze’deki kutsal, tarihî ve güncel direnişi mercek altına alan "Mekândan Tarihe ve Davaya: Gazze’nin Kutsal Direnişi" başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde, yıllardır zulmün, kuşatmanın ve işgalin en somut sembollerinden biri olan Gazze’nin aynı zamanda direnişin, umudun ve inancın da timsali olmayı sürdürdüğü belirtildi.
Ege Üniversitesi Kültür ve Sanat Evinde yapılan panelde, Ege Üniversitesi Birgivi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık ve Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Akalın konuşmacı olarak yer aldı. Etkinliğe Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan, Senato Üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Program, Ege Üniversitesi Birgivi İlahiyat Fakültesi Öğr. Gör. Osman Bostancı’nın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık "Mekândan Coğrafyaya, Coğrafyadan Kutsala" başlıklı sunumunda, bir mekan olarak Gazze’nin coğrafyaya, coğrafyadan tarihî ve kutsal kimliğe dönüşmesini ele aldı. Prof. Dr. Durmuş Akalın ise "Filistin İşgalinden Gazze’ye: Tarihî Arka Plan ve Hedef" başlıklı konuşmasında bölgedeki tarihsel süreci ve günümüzde yaşanan gelişmeleri arşiv belgelerine dayanarak tarihi arka planla birlikte değerlendirdi.
Panelin açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan, "Bugün burada, insanlığın vicdanında derin izler bırakan 7 Ekim Gazze işgalinin 2. yıl dönümünde, Ege Üniversitesi çatısı altında bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu etkinlik, sadece bir hatırlama değil; aynı zamanda bir uyanışa, bir farkındalığa ve bir sorumluluk bilincine davettir. Gazze, yıllardır zulmün, kuşatmanın ve işgalin en somut sembollerinden biri olmuştur. Fakat aynı zamanda direnişin, umudun ve inancın da timsali olmayı sürdürmektedir. Bu nedenle Gazze’yi anlamak, sadece bir coğrafyayı değil; bir insanlık davasını, bir onur mücadelesini kavramaktır. 7 Ekim 2023 tarihi, dünya kamuoyunun dikkatini bir kez daha Gazze’ye çevirmiş; yaşanan insani trajediler, sivillerin maruz kaldığı şiddet ve adaletsizlikler vicdanları derinden yaralamıştır. Bizler, üniversite camiası olarak bu tür acıların unutulmaması, geleceğe dersler bırakması için akademik ve insani bir sorumluluk taşıyor, bu sorumluluk ve vicdani yoksunluk taşımayanları ise kınıyoruz" dedi. "İnsanlığın ortak acılarına duyarsız kalmamalıyız"
Üniversitelerin sadece bilim üreten değil, aynı zamanda ahlak ve vicdanı koruyan kurumlar olduğunu belirten Prof. Dr. Ersan, "Tarih, mekân ve dava üçlüsü, Gazze’nin bugünkü gerçeğini anlamamız için önemli bir anahtar sunuyor. Mekân, işgal edilen toprak; Tarih, Filistin halkının yüzyıllardır süren var olma mücadelesi; Dava ise adalet, özgürlük ve insanlık onuru için verilen bitmeyen çabadır. Üniversiteler sadece bilim üretim merkezleri değil, aynı zamanda vicdanın korunduğu mekânlardır. Bizim görevimiz, insanlığın ortak acılarına duyarsız kalmamak ve öğrencilere hakikati, adaleti ve merhameti öğretebilmektir. Gazze meselesi de bu sorumluluğun en açık göstergesidir. Ege Üniversitesi olarak bizler, ilim ve vicdanın birlikte yükseldiği bir kurum olma anlayışımızı sürdürüyoruz. Gazze’nin tarihi, mekânı ve davası üzerine yapılan bu akademik buluşma, bilginin vicdanla birleştiği bir zemin oluşturmaktadır." diye konuştu. "Kudüs ve Gazze, onurlu direnişin simgesidir"
EÜ Birgivi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Palabıyık, "Modern çağ, kutsallığın mekânsal temsilini zayıflatmış olsa da insanın kutsala yönelme arzusu sürmektedir. Bu yöneliş, bazen dua, bazen tepki, bazen de direniş olarak tezahür eder. Filistin örneğinde olduğu gibi, kutsal mekân yalnızca inançla değil, adalet, kimlik ve insan onuruyla da ilgilidir. Kudüs ve Gazze, Tanrı’ya yönelimin olduğu kadar insanın onurlu direnişinin de simgesidir. Kutsal mekânlar, toplumların ortak hafızası ve vicdanıdır; hem ruhu hem kimliği yaşatır. Bugün dağlarda, ağaçlarda, türbelerde, camilerde, anıtlarda ve hatta sessizlikte bile insan, hâlâ kutsalı aramakta; bazı mekânların taşlarında, oradaki dualarda ve direnişlerde hayatının anlamını bulmaktadır. Çünkü kutsallık, insanın içindeki en derin çağrının; anlam, adalet ve huzur arayışının hiç sönmeyen yankısıdır" dedi. "Gazze tesadüf değil, planlı bir politika"
Sunumunda; bugünü anlamak için geçmişin planlarına bakılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Durmuş Akalın, "Bugün Gazze’de yaşananlar, tesadüf değil, 19. yüzyıldan bu yana adım adım uygulanan planlı bir Siyonist politikanın sonucudur. Osmanlı’nın bölgeden çektirilmesiyle başlayan süreçte, İngiltere ve Batı desteğiyle Filistin toprakları sistemli şekilde işgal edilmiş, her bölgesel kriz, fırsata çevrilmiştir. 1948’de İsrail’in kuruluşuyla yüzbinlerce Filistinli evlerinden sürülmüş; bu, her vesileyle artarak devam ettirilmiş ve bugün de yapıldığı gibi hâlâ mülteci kamplarında yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Gazze’de gördüğümüz yıkımın her türlüsü, yeni bir olay değildir; mahsul yakma, su kaynaklarını tahrip etme, yolları kapatma gibi ‘insansızlaştırma’ politikasının güncel devamıdır. Kısacası karşımızda, Batı’nın çıkarlarını temsil eden, bölgeyi denetim altında tutan örgütlü bir yapı, modern bir koloni bulunmaktadır" dedi.
Panel, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ersan tarafından Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık ve Prof. Dr. Durmuş Akalın’a 70. Yıl Pulu takdim edilmesiyle sona erdi.
HABER KAYNAĞI : İHA