Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü’nün açılış programında yaptığı konuşmada, engelli bireylerin toplumun eşit, onurlu ve saygın fertleri olduğunu belirterek kapsayıcı şehirler ve erişilebilir yaşam alanları oluşturmanın devletin temel önceliklerinden biri olduğunu söyledi.
Karadeniz Ereğli ilçesinde Özel Eğitim Kampüsünün açılış programı gerçekleştirildi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile eşi Ayşe Tekin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Zonguldak milletvekilleri Saffet Bozkurt ve Ahmet Çolakoğlu, Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu ile eşi Güney Hacıbektaşoğlu ve davetliler katıldı.
Anaokulunda sınıf ziyareti gerçekleştiren Emine Erdoğan, Zonguldak’ta bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, "Güzel Zonguldak’ımızda, böylesine anlamlı bir açılış vesilesiyle bir araya gelmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bizi, büyük bir sevgi ve misafirperverlikle karşılayan hemşerilerimize, çok teşekkür ediyorum. Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü; güzel fikirlerin, iyi niyetlerin ve işine gönülden bağlı insanların ortak emeğinin eseridir. Bu örnek eğitim yuvası ayrıca, Devletimizin; çocuklarımızın ve ailelerinin daima yanında olduğunun ve onlar için her zaman daha iyisini yapma kararlılığının somut bir ifadesidir. Bugün bizlere bu gururu yaşatan, Millî Eğitim Bakanımıza ve Bakanlığımızın kıymetli çalışanlarına, canı gönülden teşekkür ediyorum. Emeği geçen herkesi kutluyor; çocuklarımız için fedakarca çalışan öğretmenlerimize bilhassa şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Erdoğan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün hayatı herkes için daha yaşanabilir kılma sorumluluğunu hatırlattığını söyledi. Erdoğan şöyle devam etti:
"Meşhur bir sözde ‘Bir medeniyetin gelişmişliği, içindeki en zayıf üyelerine nasıl davrandığıyla ölçülür’ denir. Bir toplum, her mensubunu eşit önemde gördüğünde medeni olur. Eğer, yeryüzündeki hayatı herkes için yaşanabilir kılmanın derdindeysek, kalbimizin odalarında herkese yer varsa, işte o zaman, adil ve hakiki bir insan sevgisinden bahsedebiliriz. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, bu konudaki eksiklerimizi düşünmenin, ’Hayatı güzelleştirmek için daha fazla ne yapabiliriz?’ diye sormanın bir vesilesi olmalıdır. Biz ’engellilik’ kavramını, insanları iki gruba bölen bir etiket olarak görmüyor; karşımızdakine, ’eksiklik’ atfeden bir bakışla ele almıyoruz. Engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak sistemsel düzenlemeleri, eğitim ve istihdam olanakları oluşturmayı ya da erişilebilirliği sağlamayı, bir hakkın teslim edilmesi olarak görüyoruz. Çünkü, engelli bireyler, toplumun eşit, onurlu ve saygın fertleridir. Onlara esas engel teşkil eden, sistemik sorunlardır. O nedenle, bu sorunları çözmek ve toplumu herkesin sahip olduğu farklı yetenek seviyelerine uyumlu hale getirmek hepimizin görevidir. En başta, inancımız bizi, yeryüzünü imar etmekle mükellef kılar. Okul, hastane, bina, yol yaparken, kapsayıcı olabiliyorsak, bu hizmetlerden herkes, eşit şekilde faydalanabiliyorsa, iş yerleri, alışveriş merkezleri, sinemalar, tiyatrolar, yani sosyal ve kamusal hayatın nabzının attığı yerlere ulaşmak, bir külfet olmaktan çıkmışsa, kimse kendini hayatın kıyısına itilmiş hissetmiyorsa, işte o zaman, işimizi layığıyla yapıyoruz, demektir. Hükümetimiz, ilk günden bu yana, engelli vatandaşlarımızın haklarını korumak ve sosyal adaleti tesis etmek için çok güçlü adımlar atıyor. Erişilebilirlik standartlarından, bakım desteğine; evde bakım hizmetlerinden, eğitimde kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarına kadar, geniş kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Ailelerimize maddi ve manevi destekler sağlıyor. Bugün bu salonda, aramızda ailelerimiz de bulunuyor. Sizlerin yaşadığı sorunların farkında olduğumuzu bilmenizi isterim. Hayatın sizi bazen yorduğunu görüyoruz. O yüzden, biz bu yolu sizlerle birlikte, el ele, omuz omuza yürüyoruz. Bugün açılışını yaptığımız bu eğitim kampüsü, bizim için ne kadar değerli olduğunuzun, evlatlarımızı bu toplumun emaneti ve zenginliği olarak gördüğümüzün bir ispatıdır. Hiçbir şüpheniz olmasın ki; kamu kurumlarımızla, yerel yönetimlerimizle ve devletimizin tüm imkânlarıyla, her zaman sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz." "Modern dünya, hayatı ve insanları iki kutuplu hale getiriyor"
Okullarda, kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarıyla, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların diğer akranlarıyla birlikte öğrenim gördüğünü hatırlatan Emin Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu uygulama, bir yandan özel ihtiyaçları olan evlatlarımızın gelişimine olumlu katkılar sağlarken, diğer yandan birlikte yaşama kültürümüzü besliyor. Çocuklarımızın empati kurabilen, hayatın farklılıklarla zenginleştiğini içselleştiren, yardımlaşma ve dayanışmanın önemini erken yaşlarda kavrayan, erdemli insanlar olarak yetişmelerini sağlıyor. Hepimiz, haber mecralarında, ayrımcılığın ve nefret dilinin, tüm dünyada yaygınlaştığına dair haberlere, üzülerek şahit oluyoruz. Modern dünya, hayatı ve insanları iki kutuplu hale getiriyor. Gönül köprülerini yıkıyor. En kötüsü de, bireyselliği ön plana çıkararak, bencilliğe meşru bir zemin kazandırıyor. O nedenle, manevi değerlerin erozyona uğradığı, böylesine sert bir küresel iklimde, bizi biz yapan kültürel kodlarımıza ve toplumsal adap kurallarımıza daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Ne yazık ki, bazen, sırf AVM’lerin giriş kapılarına yakın diye, engelli vatandaşlarımız için tahsis edilmiş park yerlerinin işgal edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde, kaldırımlarda, görme engellilerin yolunun üzerine ya da engelli rampalarının önüne bırakılmış araçlara sıkça rastlıyoruz. Hatta, bu sürücülerin, kendilerini uyaranlara karşı, hiçbir mahcubiyet içermeyen tavırlar takındıklarına, üzülerek şahit oluyoruz. Oysa bu topraklar; gönüller yapmaya gelenlerin, işi kolay kılanların, şefkat ve merhamette güneş gibi olanların, insan insanın yurdudur diye inananların, kılı kırk yaran ince ruhların memleketidir. O yüzden, ne hayatı birbirimize zorlaştırmak bize yakışır, ne de birbirimizi incitmek. Bugün dünya genelinde, 1 milyardan fazla engelli insan var. Engellilik, imtihan dünyası olduğuna inandığımız bu alemde, hayatın türlü türlü hallerinden biridir. Bizim inancımızda ve medeniyet tasavvurumuzda insan, yalnızca bedenden ibaret olmayan; aklıyla, ruhuyla, kalbiyle, gönlüyle, hayaliyle de var olan, çok zengin bir varlıktır. Aşık Veysel’in gönlü, Cemil Meriç’in aklı, medeniyetimize nasıl hiç silinmeyecek izler bıraktıysa, paralimpik sporcularımız, hayalin ve bir ideale inanmanın sınırsızlığını nasıl gösterdiyse, yolları açıldığı takdirde, aynı şekilde, insanlığa ilham verecek nice insanımız var. Yeter ki, onların varlık potansiyellerini gerçekleştirmelerine fırsat verecek imkanlar oluşturalım. Bu vesileyle, engelli bireylerin, karar alma mekanizmalarında ve liderlik pozisyonlarında yer almalarının ne kadar önemli olduğunun da altını çizmek istiyorum. Çünkü sürdürülebilir kalkınmanın ve toplumsal değişimin yolunun, birlikte düşünmekten, hayata birbirimizin gözlerinden bakmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son veriyorum. Bu güzide eğitim yuvasının, öğrencilerimizin ve ailelerimizin hayat yolculuklarında hayırlı başlangıçların vesilesi olmasını diliyorum."
Açılış töreninde konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, engelliliğin toplumsal, zihniyet ve ahlaki bir düzlemde herkesi içine alan bir sınama alanı olduğuna dikkat çekti. Bu durumun bir insanlık sınaması olduğuna vurgu yapan Bakan Tekin, "Dünya Sağlık Örgütü verileri her bir toplumda ve her coğrafyada milyonlarca insanın farklı tür ve düzeylerde engellerle yaşadığını ortaya koyuyor. Yani karşımızda artık görmezden gelemeyeceğimiz küresel bir gerçeklik var. Peki bunu nasıl okumalıyız? Bu okumayı nasıl insan tasavvuruna yerleştireceğiz? Sözde modern toplumların ölçülebilir yetersizlikler üzerinden kurduğu hiyerarşiye karşılık bizim inanç ve medeniyet dünyamız insanı sahip olduğu yetilerden öte emanet taşıma kabiliyetiyle sorumluluk alma iradesiyle sabır ve dirayet gösterme gücüyle tanımlar. Bu perspektiften baktığımızda da engel dediğimiz alan toplumun vicdanını, adalet duygusunu ve merhamet ufkunu test eden bir zemin oluşturur. Nitekim kimi eksiklikler, bedensel veya duyusal farklılık olarak fark edilirken kimi eksiklikler merhametsiz bir bakışta ilgisiz bir kalpte yanı başımızdaki yükü görmezden gelen bir zihinde gizlidir. Bize düşen görüp de görmeyen duyup da duymayan hissedip de hissedemeyen bütün eksiklik biçimlerini birlikte düşünmek kendi halimizi de o terazide tartmaktır. Çünkü asıl mesele, engelli kardeşlerimizi hayatın içine almak kadar da kendi kalbimizin etrafını ördüğümüz görünmez engelleri de kaldırmaktır" şeklinde konuştu. "Çoğu zaman biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz"
Kullanılan her kelimenin kişinin kendisine de ayna tuttuğunu belirten Bakan Tekin, "Kullandığımız her kelime karşımızdakine olduğu kadar kendi kendimize de ayna tutar. Günlük dilde engelli derken bilemin içinde saklı duran o engelin farkında olmadan aramızda koyduğumuz mesafeyi çizdiğimiz görünmez sınırları görmek zorundayız. Çoğu zaman fark etmeden biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz. İnsanı bir eksiklik üzerinden tanımlayan bir dili içselleştiriyoruz. Oysa yapmamız gereken tek şey tarihimizin kültürümüzü geleceklerimizin, insanlığımızı öncelemektir. İnsan hep beraber şuurlu bir biçimde inşa etmektir. Engelliliğin çok güçlü bir sosyal boyutu olduğunda biliyoruz, bedeninde veya duyularında yoksunluk taşıyan evlatlarımızın yanında onların bakım yükünü taşıyan sessizce omuzlayan anneler, babalar, kardeşler var. Bu yük bir ailenin sabrına ve imkanlarına terk edildiğinde ortaya çıkan şey bireysel bir sorun değil, yapısal bir adaletsizliktir. Sosyal devletin ve toplumun ortak sorumluluğu bu yükü tek başına ailelerine omuzuna bırakmamak kamusal politikalarla yerel yönetimlerle eğitim ve istihdam alanındaki düzenlemelerle paylaşmak, hayatı herkes için erişilebilir kılmaktır" şeklinde konuştu. "Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık"
Dili dönüştürmek, bakışı düzeltmek, kamu politikalarını ve mevzuat metinlerinde bu hassasiyeti büyütmenin önemine vurgu yapan Bakan Tekin şöyle devam etti:
"Dilimizi dönüştürmek, bakışımızı düzeltmek, kamu politikalarımızı ve mevzuat metinlerimizde bu hassasiyeti büyütmek, bu yüzden çok önemlidir. İşte bu değerler ifade ettiği bu felsefemin, Türkiye’de de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bilhassa son 20 yılda her alanda olduğu gibi engellilik alanında da önemli önemli bir zihniyet dönüşümüne şahitlik etti. Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık ve insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık. Ben bu felsefe değişikliğinden dolayı bu anlayış değişikliğinden dolayı sayın Cumhurbaşkanımızı huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum." "AK Parti hükümetleri döneminde güçlenen bu hak temelli anlayış, medeniyet mirasımızın güncel ve kararlı bir yorumudur"
AK Parti hükümetleri döneminde sosyal devlet anlayışının; medeniyet mirasının güncel ve kararlı bir yorumu olduğuna vurgu yapan Bakan Tekin, "Bizler de Milli Eğitim Bakanlığı olarak geçtiğimiz eğitim öğretim yılından uygulamaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli de bu yorumun eğitim alanındaki çerçevesini oluşturacak ve onu kurumsallaştıracak. Her bir çocuğumuzu hangi gelişim özelliğine sahip olursa olsun bu medeniyet tasavvurunun saygın bir öznesi olarak gören engellilik karşısındaki hak, adalet ve merhamet ölçülerimizi nesiller boyu taşıyacak bir eğitim iklimine dönüştürmeyi hedefliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı olarak bizler eğitim politikalarımızı farklı girişim özelliklerine ve ihtiyaçlara sahip çocuklarımızı kuşatacak şekilde tasarlıyor, özel eğitim ihtiyacı olan evlatlarımızı, sistemin merkezinde konumlandırıyoruz. Onlara sunulan her imkanın, bu ülkenin eğitim sisteminin adalet duygusunun insan onu saygısının ve sosyal devlet ilkesine bağlı olduğunun somut bir göstergesi olarak görüyoruz. Özel eğitim hizmetlerimizi en az sınıflandırılmış eğitim ortamı ilkesine göre kurguluyoruz. Akranlarıyla yan yana okuyan kaynaştırma ve bütünleştirme öğrencilerimiz bu sistemi demin ana omurgasını teşkil ediyor" diye konuştu.
Konuşmaların ardından Emine Erdoğan ve beraberindekiler kampüsün açılış kurdelesini kesti. Hatıra fotoğrafı çektirilmesinin ardından Emine Erdoğan, kampüsü gezerek öğrencilerle sohbet etti. Recep Asaf isminde otizmli çocuğa eşlik ederek birlikte oyun oynadı.
Kitap etkinliğinde okuma yapan çocukları da dinleyen Emine Erdoğan, Sıfır Atık sergisini gezdi. Öğretmenler odasında öğretmenlerle bir araya gelen Erdoğan, porsuk ağacı dalından köklendirilen fideyi kampüs bahçesine dikti. 10 metrekare alana inşa edilen Özel Eğitim Kampüsünde orta ve ağır düzeyde özel gereksinimli öğrenciler eğitim görüyor. Kampüste özel eğitim anaokulu, özel eğitim uygulama okulunun (1. 2. ve 3. kademe) yanı sıra konferans salonu, yemekhane, kapalı yüzme havuzu, sera alanları ve spor sahaları yer alıyor.
HABER KAYNAĞI : İHA