SAHA İstanbul Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesinin 6’ıncısı Olağan Genel Kurul toplantısı İstanbul’da düzenlendi. SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bundan "20 yıl önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı olduğumuz bir savunma sanayiinden, bugün yerlilik oranını yüzde 80’lere taşıyan bir Türkiye’ye ulaştık. Bayraktar TB2’den KAAN’a uzanan bu dönüşüm, sadece teknolojik bir gelişme değil milletin kaderine sahip çıkma iradesidir" dedi.
SAHA İstanbul Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesinin 6’ıncı Olağan Genel Kurul toplantısı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka Kampüsü gerçekleşti. Programa katılan Sanayii ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar ve çok sayıda davetli katıldı.
Programda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır dünyada korumacı ekonomi politikalarının giderek ön plana çıktığını vurgulayarak, "Yapay zekâdan yarı iletken teknolojilerine, kuantum bilişimden uzaya teknolojinin pek çok sahasında yaşanan gelişmeler, küresel güç mimarisini yeniden şekillendiriyor. Kritik teknolojilere erişim rekabeti, yalnızca ticari değil aynı zamanda jeopolitik bir yarışa dönüşüyor. Bu yarış, yeni blokların, yeni iş birliklerinin ve hatta yeni gerilim alanlarının zeminini hazırlıyor. Diğer yandan, dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan çatışmalar ve krizler; ’kurallara dayalı uluslararası sistem’ olarak tanımlanan yapının, çözüm üretme kapasitesinde ciddi bir zayıflama olduğunu ortaya koyuyor. Uzun yıllar boyunca, küresel güvenliğin teminatı olarak görülen bazı büyük aktörler; artık ortak güvenlik ilkeleri yerine giderek daha fazla kendi çıkarlarını önceliyor. Bu dönüşüm, geçmişte bu aktörlerin koruyucu şemsiyesi altında yer alan ülkeleri, derin bir stratejik yalnızlıkla ve savunma zafiyetiyle baş başa bırakıyor. Böylesine kırılgan ve öngörülemez bir küresel tablo karşısında tüm dünya genelinde ülkeler, stratejik caydırıcılık kapasitesini artırmak üzere daha fazla yatırım yapıyor. Bakınız, yalnızca geçtiğimiz on yılda küresel savunma sanayi harcamaları 1,9 trilyon dolardan 2,7 trilyon dolara çıktı. Zor bir coğrafyada konumlanmış, hem sınır ötesi tehditlerle hem de sınırlarımız içindeki asimetrik güvenlik riskleriyle uzun yıllardır mücadele eden bir ülke olarak, bu tabloya kayıtsız kalmak gibi bir alternatifimiz bulunmuyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin milli savunma sanayisinin stratejik bağımsızlık ve kalkınma vizyonunun bir parçası olduğunu vurgulayan Kacır, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, bu doğrultuda son 22 yılda ortaya konulan güçlü siyasi irade ve istikrarlı devlet politikaları; millî ve özgün ürünleri önceleyen uzun soluklu Ar-Ge, yatırım ve tedarik planlamaları ve nitelikli insan kaynağı yatırımları sonucunda, savunma sanayimiz büyük bir atılım gerçekleştirdi. Ana yüklenicilerden KOBİ’lere, araştırma kuruluşlarından üniversitelere uzanan, çok katmanlı bir ekosistem inşa ettik. Ürün, sistem ve alt sistem bazlı yerlileşme çalışmalarımız neticesinde; savunma ürünlerindeki yerlilik oranımızı 22 yılda yüzde 20’den yüzde 80’lerin üzerine çıkardık. Türkiye’nin millî ve özgün savunma sanayi ürünleri, bugün dünyada savaş paradigmalarını ve jeopolitik dengeleri değiştirici unsurlar olarak adından sıkça söz ettiriyor. Hava platformlarından deniz platformlarına, kara araçlarından uzay sistemlerine kadar pek çok kritik alanda, yerli ve milli teknolojileriyle yeni çağın lider ülkeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerliyoruz. Savaş paradigmalarını değiştiren insansız hava araçlarımız Bayraktar TB2, 6/14Bayraktar TB3, AKINCI, ANKA, AKSUNGUR; insansız savaş uçaklarımız ANKA-3, KIZILELMA; yüksek manevra kabiliyeti ve düşük radar izine sahip beşinci nesil savaş uçağımız KAAN, eğitim uçaklarımız HÜRKUŞ, HÜRJET; helikopterlerimiz ATAK ve GÖKBEY; Mavi Vatan’da özgürce yol alan MİLGEM, TCG ANADOLU; seyir füzelerimiz SOM ve ATMACA, süpersonik hızlarda çalışan hava-hava füzelerimiz GÖKDOĞAN, BOZDOĞAN; 7/14Dünya’nın her noktasından, hiçbir kısıtlamaya takılmadan görüntü almamızı sağlayan uydumuz İMECE. Her biri, dünyada ancak birkaç ülkenin sahip olabildiği teknolojik kabiliyetlerimizin ispatıdır" şeklinde konuştu.
SAHA İstanbul Savunma ve Havacılık Kümelenmesi Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar ise "Küresel savunma harcamalarının 2.7 trilyon dolara ulaştığı bir dönemdeyiz. Bu rakam dünyadaki jeopolitik gerilimlerin ve güvenlik arayışlarının somut bir yansıması. Özellikle son beş yılda Afrika ve Avrupa’daki artışlar, bölgesel dinamiklerin ne denli hızlı değiştiğini ve savunma sanayiinin stratejik önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Özellikle Avrupa’daki bu artış, sadece Ukrayna’nın değil kıtanın tüm güvenlik mimarisinin yeniden şekillendiğini de bir kez daha açıkça gösteriyor. Savunma alanında ilk 10 ülke, küresel harcamaların yüzde 72’sini gerçekleştiriyor. Bu görüntü gücün ve kaynakların belirli merkezlerde yoğunlaştığını açıkça ortaya koyuyor. Savaşın acı bir sonucu olarak Ukrayna’nın son 5 yılda yüzde 60 gibi devasa bir artışla karşılaşması, istikrarsızlığın ve çatışmaların savunma paradigmalarını nasıl kökten değiştirdiğinin canlı bir kanıtı. Ülkemiz artan tehditler karşısında pasif bir izleyici değil aktif bir oyuncu olarak sahnede yerini alıyor. Küresel savunma ticaretine baktığımızda, ABD ve Fransa’nın ihracatta başı çektiğini, ithalatta ise özellikle Ukrayna, Suudi Arabistan ve Hindistan gibi ülkelerin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu tablo uluslararası güç dengelerinin, ittifakların ve bölgesel çatışmaların savunma sanayii ticaretini nasıl şekillendirdiğini net bir biçimde gösteriyor. Güçlü bir savunma sanayii dışa bağımlılığın zincirlerini kırmanın en etkili yolu. Türkiye ihracatçı ülkeler arasında yükselirken ithalata dayalı anlayışı da tarihe gömüyor. Türkiye, NATO içinde kendi teknolojik kimliğini inşa eden bir ülke olarak öne çıkıyor. İthalat tarafında Ukrayna, Hindistan, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin yüksek payları, bu bölgelerdeki güvenlik ihtiyaçlarının ve modernizasyon çabalarının ne denli yoğun olduğunu gösteriyor. Bu küresel dinamikler Türkiye’nin kendi özgün teknolojileriyle bu pazarlarda daha etkin bir rol oynaması için büyük bir fırsat sunuyor. Bundan 20 yıl önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı olduğumuz bir savunma sanayiinden, bugün yerlilik oranını yüzde 80’lere taşıyan bir Türkiye’ye ulaştık. Bayraktar TB2’den KAAN’a uzanan bu dönüşüm, sadece teknolojik bir gelişme değil milletin kaderine sahip çıkma iradesidir. Bayraktar TB2 VE TB3, AKINCI, KIZILELMA, Anka, Kaan gibi özgün platformlarımızla küresel bir marka haline geldik. 180’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. 2024 itibarıyla sektör olarak artan bir ivmeyle 7.2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaştık" şeklinde konuştu.
HABER KAYNAĞI : İHA