Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Karadeniz’de yaz sezonu ile birlikte muhtemel boğulma olaylarına karşı uyarıda bulunarak, "Samsun özellikle denize girme hususunda ’yasaklı şehir’ olmamalı. Bu en son başvurulacak yöntem olmalı. Yasak yerine eğitim ve önlem ön planda olmalı" dedi.
Samsun’un Karadeniz Bölgesi kıyı kuşağında önemli bir konumda bulunduğunu, kumlu plajlarının turizm açısından kıymetli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, bu anlamda deniz turizminin Samsun için önemli olduğuna dikkat çekti. Yaz mevsiminin kısalığı nedeniyle tüm Karadeniz sahillerinde olduğu gibi Samsun’da da denize girme mevsiminin 2 ay ile sınırlı olduğunu belirten Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, "Geçtiğimiz yıllarda görüldüğü üzere deniz mevsimi aynı zamanda boğulmaları da beraberinde getirmektedir. Bu, bütün kıyılarımız için önemli bir sorun" diye konuştu. "Yasak yerine önlem alınmalı"
Geçmişte fırtınalı havalarda denize girme yasağı getirildiğini hatırlatan Yılmaz, "Geçtiğimiz yıllarda Samsun Valiliği fırtınalı havalarda denize girme yasağı getirdi. Bu da halkı büyük ölçüde rahatsız etti. Samsun özellikle denize girme hususunda ’yasaklı şehir olmamalı’ diye düşünüyoruz. Aslında Türkiye’deki hiçbir yer bu anlamda yasaklı olmamalıdır" şeklinde konuştu. "Fırtınalı havalarda denize girmekten kaçınmak gerekiyor"
Boğulmaların temel nedenlerine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, "Özellikle boğulmaların sebebi fırtınalı havalardır. Bu fırtınalı havalar esnasında kıyıya yakın kesimlerde deniz dibi morfolojisi dalga ve akıntılarla değişmektedir. Bir hafta arayla aynı yerde denize girilmiş olsa bile zemindeki bu değişiklikler vatandaşlarımızı gafil avlamakta, sürekli yer değiştiren rip akıntıları da insanlarımızı hazırlıksız yakalamaktadır. Samsun’da özellikle Atakum sahilleri yaz ayları boyunca sadece içerdeki taşra ilçelerinden değil, aynı zamanda Tokat, Çorum ve Amasya gibi illerden de yoğun şekilde günübirlikçi turist kabul etmektedir. Gelenlerin büyük kısmı bu riskleri bilmeden denize girmekte, bunun sonucunda da can kayıpları ve boğulma tehlikesi geçiren vatandaşlarımızda kalıcı hasarlar yaşanmaktadır. Bu tür olumsuzlukları yaşamamak için; fırtınalı havalarda denize girmekten kaçınmak, normal hava şartlarında bile rip akıntılarına dikkat etmek, ıssız yerlerde denize girmekten kaçınmak gerekiyor. Özellikle ailece gelenler tedbir olarak yanlarında bir tane de olsa bir can yeleği bulundurabilir. Bütün tedbirler alındığı halde yine de boğulma vakaları artıyorsa, kara yollarındaki sık kaza yaşanan kör noktalar gibi, elbette bazı kesimlerde yasaklar getirilebilir. Fakat bu en son başvurulacak yöntem olmalıdır" ifadelerini kullandı. "Sahillerimizden canlı yayın sistemi kurulmalı, vatandaşlar anlık uyarılmalı"
Canlı yayın kameraları ile denizin durumu hakkında iç kesimlerdeki vatandaşları anlık uyarılması gerektiği önerisinde bulunan Yılmaz, "Dikkat edilmesi gereken bir başka husus da günlük hava durumlarında kıyı ile iç kesimler arasındaki farklılıklardır. Çorum veya Amasya’da hava sıcak ve durgun iken, Samsun sahillerinde fırtına ve dalgalı deniz olabiliyor. Bazen Samsun’da bile hava güneşli iken denize girilemiyor. Denizin bu durumunu bilmeden iç kesimlerden günübirlik gelenler ’o kadar yol gelmişken’ diyerek inatla denize girmek istiyorlar. Atakum sahillerinde en çok tercih edilen kesimlere konabilecek canlı yayın kameraları ile denizin durumu hakkında iç kesimlerdeki vatandaşlar anlık uyarılabilir. En azından telefon uygulamaları üzerinden de bu tür uyarılar yapılabilir. Onlar da bu durumda gelmez ya da tedbirli gelirler. Denizle inat etmezler ve muhtemel can kayıpları ortadan kalkar" açıklamasında bulundu. "Yüzme seferberliği ilan edilmeli, herkes yüzme bilmeli"
En önemlisinin özellikle gençlerin, hatta yetişkinlerin bile deniz mevsimini beklemeden yüzmeyi öğrenmeleri gerektiğini belirten Yılmaz şunları söyledi:
"Gençlik Spor İl Müdürlükleri Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği yaparak ilköğretim seviyesinde yüzme bilmeyen genç kalmayacak şekilde eğitimlere ağırlık vermeleri bunu milli bir görev saymaları lazım. Havuzu olan il ve ilçelerden başlayarak gerçek anlamda bir yüzme seferberliği ilan edilmelidir. Çünkü sadece denizlerde değil, iç kesimlerdeki göl, gölet ve sulama kanallarında da her yıl çok sayıda can kaybı yaşanmaktadır. Mülki amirler bulundukları coğrafyanın şartlarına göre insanların hayatlarını kolay sürdürebilmeleri ve muhtemel risklere karşı vatandaşları uyarma ve onların bulundukları coğrafi çevrede sağlıklı yaşamaları için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler. Bu da yasak koyarak değil, eğitim ve güzel örneklerin yaygınlaştırılması ile mümkündür. İç kesimlerde, özellikle Ayvacık ve Kolay gibi baraj gölleri kenarlarında son derece uygun yerler var. İnsanlar deniz için gelip denize giremedikleri takdirde bu yerlerde günlerini geçirebilir, tatillerini değerlendirebilirler."
HABER KAYNAĞI : İHA