Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Şehit olan Filistinli kardeşlerimiz çok üzülerek ifade ediyorum ki, hayata, insanlığa gönül koyarak veda ettiler. O nedenle, haksızlığa, yalana, adaletsizliğe, ayrımcılığa, soykırıma ve cümle kötülüğe savaş açmak, hepimizin en meşru savaşıdır" dedi.
Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen "Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" programına katıldı. İletişim Başkanlığına gelişinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran tarafından karşılanan Emine Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarında hayatını kaybeden gazetecilerin fotoğraflarının yer aldığı alanı gezdi. Programda konuşan Emine Erdoğan, bu anlamlı program vesilesiyle katılımcıları buluşturan İletişim Başkanlığına teşekkür etti. Filistinli gazeteci ve muhabirlerin yanı sıra Filistinli yönetmen Basel Adra’yı da misafir etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Emine Erdoğan, "Kıymetli kardeşim, öncelikle bilin ki siz, Türkiye’de yabancı bir ülkede değil, kendi evinizdesiniz. Burada misafir değilsiniz, ailenizle birliktesiniz. ’Başka Toprak Yok’ belgeseliniz, Oscar ve Berlin başta olmak üzere birçok film festivalinde ödül aldı. Ama siz çok daha büyük bir ödülün de sahibisiniz. O da tarihe bir hakikat savaşçısı olarak geçmenizdir. Belgeseliniz, Filistin davası gibi kelimelerin anlatmakta aciz kaldığı acılara ve onurlu Filistin halkının direniş mücadelesine tercüman oldu. İki senedir canlı yayında tüm dünyanın izlediği soykırımın yeni ve Gazze ile sınırlı olmadığını Filistin’in her karış toprağında bir asra yakın zamandır devam ettiğini uluslararası topluma duyurdunuz. Bu süreçte yaşadığınız zorlukları da biliyorum. Azminizden ve cesaretinizden dolayı sizi ve ekip arkadaşlarınızı yürekten kutluyor ve alkışlıyorum." diye konuştu. Bugün unutmamak ve şahit olduklarını konuşmak için bir arada olduklarını söyleyen Emine Erdoğan, hatırlamanın en büyük direniş olduğunu ifade etti. Emine Erdoğan, İsrail’in 2 yılda yaklaşık 300 gazeteciyi katlettiğini hatırlatarak bunların 37’sinin kadın olduğunu aktardı. Filistin’de şehit olanlar için Fatiha okudu
Sözlerine bu cesur 37 kadından biri olan Selma Muheymer’i anarak başlamak istediğini belirten Emine Erdoğan, şöyle devam etti: "O hem bir gazeteci hem de 31 senelik hayatını İsrail bombardımanlarının ve insanlık dışı ambargoların gölgesinde yaşamış bir kadın ve anneydi. 2023’te 3 yıldır uzak kaldığı ailesini görmek ve daha bir yaşındaki oğlu Ali’yi onlarla tanıştırmak için Gazze’ye gitti. İsrail’in hava saldırısında evleri yerle bir edildi ve oğlu Ali, annesi, babası ve 4 kardeşi ile birlikte acımasızca öldürüldü. Selma kardeşimiz, sosyal medyada yaptığı son paylaşımında şunları söylemişti: ’Biz yok olursak ve hakkımızda haber alınamazsa dua bizi bir arada tutar.’ Şimdi gelin, bu vasiyeti yerine getirelim ve Filistin’de şehit olan tüm kardeşlerimizin ruhları için bir Fatiha okuyalım. Amin." Emine Erdoğan, insanın, derdi, kederi "dağ" gibi olduğunda hal hatır soranlara "Hangi birini anlatayım?" dediği anlar olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: "İşte Filistin’den bahsetmek de bizler için böyle derin bir kalp yarasıdır. Hangi birini anlatalım? Çocukları öldürünce bayram yapan insanlığın yüzkarası siyonistleri mi? Üflesek uçacak çadırların bombalanmasını mı? Annesiz uyuyamadıkları için geceleri mezarlıkta, annelerinin mezarlarının üzerine kapanarak uyuyan çocukları mı? Açlıkla, susuzlukla geçen günleri mi? Bir deri, bir kemik kalmış çocukların, kendilerinden daha ağır un çuvallarını taşıyarak çıplak ayak yürüdükleri, ölümün kol gezdiği, upuzun yolları mı? Öleceğinden emin olan Filistinlilerin, her göz göze geldiklerinde birbirlerinden helallik istemelerini mi? Ve bunu Filistinlilere mahsus o vakur tebessümle yapışlarını mı? Yoksa enkazların tozuna toprağına karışan mezarsız ve kimliksiz naaşlara sayısız kere şahit oldukları için ’Onurumla gömülmek istiyorum’ diye haykırışlarını mı?" Bu cümleleri kurarken duygulanan Emine Erdoğan, "İsrail zulmü, 70 yılı aşkın süredir ’Bu kadarına kimse cüret edemez’ denilen her kötülüğe cüret edilebildiğini, ’aşılamaz’ denilen her sınırın aşılabildiğini gösterdi. İşte bu yüzden en çok kalemden, fotoğraf makinelerinden ve mikrofonlardan korkuyorlar." dedi. İsrail’in, gerçeğin insanlara ulaşan tüm yollarını tıkamak istediğini kaydeden Emine Erdoğan, "Hakikati de abluka atına alıyorlar. Basın mensuplarını korumaları gerekirken uluslararası hukuk ve normları hiçe sayıp bilhassa onlara saldırıyorlar. Düşünün ki İsrail ordusu, Filistinli gazetecileri sindirmek için evlerini bombaladı. Onları aileleriyle, komşularıyla birlikte yok etti. En güvenli yer olması gereken hastane avlularında bile insansız hava araçlarıyla gazetecileri öldürdü. Öldüremediklerini tarihin gördüğü en büyük kötülüklerin üretim merkezi olan hapishanelerinde ölüme terk etti. İsrail, hakikatin dünyaya ulaşmasını engellemek için sistematik bir saha infaz politikası uyguladı. Yetmedi, öldürdükleri gazetecileri, ’terörist’ ilan edip cinayetlerini aklamaya çalıştı. Al Jazeera gibi ulusal medya organlarının ofislerini ’ulusal tehdit’ diyerek kapattı." diye konuştu. "Bilgiyi çarpıtarak, katliamlar pekala meşrulaştırılabiliyor"
Emine Erdoğan, bütün bu örneklerin yeni bir gerçeği gösterdiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "O da bilginin şiddete dönüştürülebilmesidir. Bilgiyi saklayarak, çarpıtarak, dezenformasyona çevirerek, katliamlar pekala meşrulaştırılabiliyor. Enformasyon üzerinde güçlü bir tahakkümü olan bazı ana akım Batı medya kuruluşları, istedikleri sesleri kısıp istedikleri sesleri sonuna kadar açıyor. Mesela, bombardımanlarda ölen çocukların görüntüleriyle ilgili ’Filistinliler oyuncak bebekle propaganda yapıyor’ yalanını nasıl tüm dünyaya servis ettiklerini hepimiz görmedik mi? Katlettikleri Filistinli çocukların fotoğrafını Batılı bir medya kuruluşu ’İsrailli bebekler öldürüldü’ başlığıyla yayınladı. İsrail ve onların enformasyon şiddetine ortak olan medya kuruluşlarıyla dünya kamuoyu defalarca manipüle edildi. Ne acı ki, dünyanın birçok yerinde bu yalanlara inanarak soykırıma alkış tutanlar oldu. Artık demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerlerin, ötekileştirilenler söz konusu olduğunda yalnızca bir tekerlemeden ibaret olduğunu biliyoruz." Bu gerçeğin, salondaki herkese çok önemli bir sorumluluk yüklediğine işaret eden Emine Erdoğan, "O da her zamankinden çok daha güçlü bir iletişim stratejisi yürütmektir. Dünyanın tüm kıtalarında hakikatin sesini yükseltmek, gerçeğin tercüme edilmediği tek bir lisan bile bırakmamaktır. Çünkü şehit olan Filistinli kardeşlerimiz çok üzülerek ifade ediyorum ki, hayata, insanlığa gönül koyarak veda ettiler. O nedenle, haksızlığa, yalana, adaletsizliğe, ayrımcılığa, soykırıma ve cümle kötülüğe savaş açmak, hepimizin en meşru savaşıdır." ifadelerini kullandı. "Bu kahramanlar, hakikate kadınların gözünden ayna tuttular"
Emine Erdoğan, bugün andıkları 37 kadın gazetecinin, haber bölgelerine yeri geldi karnındaki bebeğiyle, yeri geldi çocuğunu birine emanet ederek koştuğuna dikkati çekerek şöyle devam etti: "Bu cesur kadınlar, daha göbek bağı kesilmemiş yeni doğan bebeklerin hava saldırılarında anneleriyle birlikte öldüklerine tanık oldukları için ölmeyi göze aldılar. Bebeklerin ömrü, kelebeklerinki kadar olmasın istediler. O yüzden yalanın anatomisi hakkında kimsenin bilmediği gerçekleri ortaya çıkardılar. ’Bir Filistin vardı, bir Filistin gene var’ mısralarını doğrulamak için yaptıkları haberlerle zalime meydan okudular. Gazze’de işlenen ağır insanlık suçlarını tarihe not ederken kendi öyküleri de Gazze’nin öyküsüne karışan bu kahramanlar, hakikate kadınların gözünden ayna tuttular. Tıpkı, gazeteci Meryem Ebu Dakka gibi. O da geçtiğimiz ağustos ayında bir hastanede haber çekimleri sırasında İsrail’in ahlaksız saldırısında hayatını kaybetti. ’Kamera benim görevim, mesleğim değil.’ diyen Meryem kardeşimiz, vefatından önce oğluna yazdığı mektupta şöyle demiş, ’Elimden gelen her şeyi, sen mutlu, iyi ve güvende olasın diye yaptım.’ Şahsen, bu yiğit kadınların, ölümün kıyısında verdikleri tüm bu mücadelenin tek bir amacı olduğunu düşünüyorum. Filistin’in çocukları, Filistin’in baharı olabilsin diye..." Gazze’de 2 senede 70 binden fazla insanın öldürüldüğünü hatırlatan Emine Erdoğan, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana bile yaklaşık 400 kişinin daha hayatını kaybettiğini söyledi. Bunlardan birinin de 28 yaşındaki gazeteci Salih El Ceferavi olduğunu söyleyen Emine Erdoğan, şunları kaydetti: "O, 700 günden fazla süren soykırım boyunca yaptığı haberlerle, çektiği videolarla, en çok da umudun yüzünde çiçek gibi açmasıyla hepimizin sevdiği bir evladımızdı. Ondan geriye maalesef ki kurşun geçirmez sandığımız basın yeleği ve ailesine sevgi dolu mesajları, vasiyet olarak bıraktığı videosu kaldı. Sadece kasım ayında Filistinli gazetecilere yönelik 57 ihlal ve saldırı gerçekleştirildi. İsrail’in, Filistin’de yalnızca Filistinlileri değil, Filistin’e dair tüm hafızayı da öldürmek istediğini biliyoruz. Soykırımın yanında eko-kırım yaparak toprağı yaşanamaz hale getiriyorlar. Tarihi ve kültürel mirası yok ederek milli kimliği kırıma uğratıyorlar. Filistinlilerin tarihî ayak izlerini siliyorlar ki yarın öbür gün ’Siz aslında burada hiç yoktunuz.’ diyebilsinler. Biz, elbette buna müsaade etmeyeceğiz. Selmaları, Meryemleri, Salihleri ve nicelerini aklımızda ve dualarımızda muhafaza edeceğiz. Gazze’de yok edilen 1 milyon zeytin ağacının kırık dallarıyla hayatı aşılayıp yeniden filizlendireceğiz. Çoğu zaman ’Ve o güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler’ denir. Ama biz o güzel insanların gittikleri yerden gemilere binip insanlık vicdanının çağırdığı yere Gazze’ye geldiklerini gördük. O yüzden inanıyorum ki, biz hakikatin ışığını yansıttıkça bugün Gazze’nin üstüne çöken karanlık, yarın insanlığın topyekün direnişiyle inşallah aydınlığa dönüşecektir." Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Gazze’de son 2 yılda basın mensuplarına yönelik saldırı ve katliamların kayda geçirilmesi amacıyla hazırlanan "Gerçeğin Katli: İsrail’in Gazeteciliğe Karşı Savaşı" kitabının da tanıtıldığı programa, Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Abdulkadir Çay, gazeteci ve "Başka Toprak Yok" belgeselinin yönetmeni Basel Adra, gazeteci Somaya Abunima ile ulusal ve uluslararası medya temsilcileri de katıldı. Konuşmaların ardından "Dünyanın Sessizliğine Direnen Sesler: Gazze’de Kadın Gazetecilerin Direnişi" ve "Medya Baskısı: Gazze’de Gerçeğin Kuşatılması" oturumlarının yapılacağı panele geçildi.
1. Oturum’da Dünyanın Sessizliğine Direnen Sesler Gazze’de Kadın Gazetecilerin Direnişi başlığı ele alındı.
"Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" panelinin ilk oturumu, - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörü Dr. Gözde Kirişcioğlu moderatörlüğünde gerçekleştirildi.
Oturumda; Yönetmen ve İnsani Yardım Koordinatörü Tülay Gökçimen, Gazeteci Youmna El Sayed, Al Jazeera Prodüktörü Hind Touissate, YeniŞafak Gazetesi Editörü Ayşe Betül Kayahan konuşmacı olarak yer aldı.
Medya Baskısı - Gazze’de Gerçeğin Kuşatılması başlıklı İkinci oturum ise, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar moderatörlüğünde gerçekleşecek. Oturumda; Anadolu Ajansı Muhabiri Nour Mahd Ali Abu Aisha, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Caner, Gazeteci Hatem Shurrab, Daily Sabah Yayın Koordinatörü Mehmet Çelik konuşmacı olarak yer alacak.
HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : KAYNAK-İHA