?>

BİZ MARMARİS’İ DÖRT MEVSİM SEVERİZ: MARMARİS VE SİVİL TOPLUM 1

REYHAN SEMİHA DEMİRCİ

1 gün önce

Marmaris, bir yanıyla Biz Marmarisliyiz” diyenlerin memleketi. Aslında burada doğmak yetmez; dağının çiçeği olsan, denizinin tuzu olsan, bir ömrü sokaklarında geçirip taşının bir parçası olsan da, öldüğünde mezarı için başka bir yere yollayanların yeridir Marmaris. Sadece bir mezar taşı değildir bu; sosyolojik bir duvardır aslında. Bazı aidiyetler, farklı dengelere sıkışmış yerelliğin içine gizlenmiştir. Marmarisli olmak yetmez; bazı bağlar, toprağın bile kabul etmediği kadar derin kodlarla belirlenmiştir.

Denizin tuzunu ciğerlerinde taşıyan bir sahil kasabası gibi görünür belki ilk bakışta. Ama aslında her caddesinde ayrı bir hikâye, her mahallesinde ayrı bir karakter gizlidir. Kalabalıklardan kaçış, tanıdık yüzlere uyanan ; günaydınlı sabahlardır Marmaris. Burada dağlar sadece doğa değildir; yangınlarla içi yanan insanların göz göze gelmekten kaçtığı bir hüzün, sessiz bir çığlıktır aslında. Çam ağaçları sadece orman değil, çocukluk hatırasıdır; sevgilinin adını bağrında taşır bu ağaçlar.  Marmarisli için bu toprak, yaşanılan tatil için gelinen bir yer değil; ait olunan yerdir. Tam da kendisine göredir insan Marmaris’te.

 

Yaz geldi mi kalabalıklaşır caddeler, marketler dolup taşar. Sokaklarında her milletten insan dolaşır ve hepsinin yüzünde benzer bir gülümseme vardır. Dışarıdan gelenle içeriden yaşayan birbirine karışır. Sokakta yürüyen turistler kadar, balkonunda çiçek sulayan teyzeler, emekli göbeğiyle balık tutan amcalar da bu manzaranın parçasıdır. Ama Marmarisin asıl ruhu, kışın ortaya çıkar. Turist sahillerden çekilip gittiğinde, meydanda çay içen esnaf, pazar poşetleriyle yürüyen komşular, sahilde sabah sporu yapan yaşlılar, hayatının geri kalanını buraya bırakmış emekliler kalır. O zaman duyulur gerçekten bu kentin kalp atışı.

Kadınlar yavaştan kolları sıvamaya ve neler yapabilirim?” demeye başlar. Yerel halk gösterişsizdir ama derinliklidir. Yardımı gizlice yapar, komşusunu sessizce gözetir. Kendi insanıyla yaşamanın adabını bilen, doğayla ve birbirleriyle barışık bir halktır. Ama aynı zamanda geleneğine bağlıdır. Sahilde eşinin elinden tuttuğunda akrabaları görürse ayıp olur” diye düşünecek kadar içine sinmiştir gelenekler.

Erkeklerse Marmariste sessizliğin sorumluluğuyla yaşar. İçlerinde umursamaz bir gelecek kaygısı, sırtlarında çocukluklarının yüküyle yürürler. Geleceğin verdiği güçlü kalma çabası onu yorsa da gazetesini okur, eşinin onun yerine de çabası onun gururu olur. En üst kadrolarda erkekler vardır; yardımcı oyunculuk ya da evin direği rolü kadına düşer. Bazıları siyaset yapar ya da siyaset konuşur. Bazısı esnaftır, bazısı emek verip emekli olmuştur. Dedikodu, erkekler arasında vazgeçilmez bir yorgunluk kahvesidir. Bazısı ise hayatın yılmaz savaşçısıdır.

Gençler… Onlar bu şehrin zeytin fidanlarıdır. Yazın garsonluk yaparlar, kışın üniversite hayali kurarlar. Sosyal medyada bir Marmaris hikâyesi anlatırlar ama aynı zamanda bu şehirde kalabilmenin yollarını düşünürler. Bazısı kalmak ister ama imkân bulamaz; bazısı gitse de kalbinin yarısını burada bırakır. Genç olmak, Marmariste hem özgürlük hem yalnızlık demektir.

Bu toprağın kadınlarıysa bir başka hikâyedir. Hem geleneksel hem çağdaş; hem içe dönük hem dışa açık. Mutfakta usta, bahçede üretken, pazarda aktiftir. Ama aynı zamanda dernek kurar, kampanya düzenler, kooperatifte yer alır. O kadar çok işi vardır ki, kendi için zamanı hep erteler. Çocuk büyütür, eş destekler, komşuları için her daim zamanı olur.

Kadınlar Marmariste çok güçlüdür. Ama bu güç çoğu zaman sessiz bir direniştir. Girişimci kadın dernekleri kurulur ama kazancı yine eve akar. Kadın çemberleri kurulur ama konular yine evdeki dengeye döner. Kadın, kendi için değil, herkes için mücadele eder.

 

Ve bir gün, hayatında yeni bir sayfa açmak isteyenler olur. Kendi hikâyeleri yetmez, başkalarını da dinlemek isterler. Tek başına sesinin güçsüzlüğünü fark eder ve birlikte seslenmek isterler.

Özellikle kadın... Sadece destek değil, değişimin öznesidir, bunu hisseder derinden. Korosuna katılır, STKlara gönüllü olur, gençler için endişelenir, kimsesizlerin kimsesi olur, partisini korumak için nöbet tutar, kadın çemberi kurar ve bir bakar ki kendisi gibi düşünenlerle bir arada kocaman bir gökyüzü taşır umutlarında.

Buradan sonra başlar sivil toplum aslında. Hep beraber aynı şeyi söylemenin ve savunmanın gücünü hisseder. Umutsuz ve bu düzen asla değişmez” diyenlerin sözünü kesip, onları da bu çemberin içine çağırır. Böyle başlar bir sivil toplum hareketi.

Çünkü sivil toplum bir tabela değildir; toplumun nabzıdır. Devletin ulaşamadığı yere ulaşmak, görünmeyeni görünür kılmak, sesi olmayanın sesi olmak için var olan bu gücün bir parçası olmak ister insan. Bu, toprağına, vatanına bir teşekkürdür aslında.

Her karış toprağı bize emanet edilmiş vatanımız için Gönüllü olmak isteyen var mı?” sorusunun cevabıdır gönüllülük. İşte sivil toplumun gücünü aldığı yer de tam olarak burasıdır.

Marmariste Sivil Toplum Yürüyüşü…

 

Devamı bir sonraki gazetemizde olacak. Bu yazı bir çağrının sesidir aslında:

 

HAYATINIZA YENİ BİR SAYFA AÇIYORUZ…

 

EĞİTİM

İstanbul ÜniversitesiSosyoloji Lisans  &

İstanbul ÜniversitesiSivil Toplum Kuruluşları ve STK Yönetimi – Yüksek Lisans

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI