
Alanya Üniversitesi, öğrenciler ve akademisyenler için farkındalık oluşturmayı hedefleyen üç günlük "Bağımlılıkla Başa Çıkma" seminerleri düzenledi.
Alanya Üniversitesi Şebnem Köseoğlu Konferans Salonu’nda, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Pelin Uymaz tarafından gerçekleştirilen seminerlerde, bağımlılığın tanımı ve başa çıkma yolları anlatıldı. Dr. Öğretim Üyesi Pelin Uymaz, alışkanlık, tiryakilik ve bağımlılık kavramlarının sıklıkla birbirine karıştırıldığını vurgulayarak şunları söyledi: "Alışkanlık, düzenli olarak tekrarlanan davranış rutinidir ve bu bir bağımlılık biçimi değildir. Alışkanlık, günlük yaşamın bir parçasıdır; ancak bağımlılık, kişinin kontrolünü kaybettiği bir hastalıktır. Bağımlılık; kişinin tüketimini durduramadığı, tüketime ara verdiğinde öfke, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşadığı kronik bir beyin hastalığıdır. Bu nedenle bağımlılığı yalnızca bireysel bir tıbbi sorun olarak değil, toplumsal ölçekte ele alınması gereken bir halk sağlığı meselesi olarak değerlendirmeliyiz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl 8 milyondan fazla kişi tütün, 3 milyondan fazla kişi ise alkol bağımlılığı nedeniyle hayatını kaybediyor." "Her bağımlılık önce masum bir deneyimle başlar"
Beynin nasıl bağımlı hale geldiğini "Bağımlılık Döngüsü" formülüyle aktaran Uymaz, yaşanan süreci şu ifadelerle aktardı: "Bağımlılık döngüsü, kişinin maddeye ya da belirli bir davranışa karşı giderek artan bir ihtiyaç duymasıyla oluşan tekrarlayıcı bir süreçtir. Bu süreç genellikle masum bir denemeyle başlar. Kişi önce maddeyi ya da davranışı dener ve kısa süreli bir haz, rahatlama veya keyif hissi yaşar. Zamanla bu hisleri elde etmek için daha fazlasına ihtiyaç duymaya başlar. Böylece tolerans gelişir. Madde ya da davranış bırakıldığında ise yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler genellikle huzursuzluk, öfke, mutsuzluk gibi duygulardan oluşur. Bu rahatsızlık hissi kişiyi yeniden kullanıma yönlendirir ve döngü tekrar eder. Sonuçta kişi, farkında olmadan bu döngünün içinde kalarak bağımlılığın pençesine düşer. Beynimiz, ödül ve haz sistemini yöneten dopamin hormonuyla çalışır. Bağımlılık yapan maddeler veya uyaranlar, dopamin salınımını yapay şekilde artırarak beyni kısa süreli hazza alıştırır. Ancak beynimiz, aynı dopamin salınımını doğal yollarla da sağlayabilir. Spor yapmak, müzik dinlemek, sevdiklerimizle vakit geçirmek, üretmek veya bir hedefe ulaşmak da dopaminin sağlıklı biçimde salgılanmasını sağlar. Önemli olan, beynin bu doğal mekanizmalarını canlı tutmaktır."
"Tütün kullanımının yol açtığı hastalıkların yıllık tedavi maliyeti yaklaşık 5 milyar dolar
Seminerde, üniversite öğrencilerine bağımlılık hakkında çok çarpıcı istatistikler de verildi.
Türkiye’de bağımlılık yaşının 15’e kadar düştüğü, Türkiye’de 15 yaş üstü nüfusta sigara içme oranının yüzde 30 civarında olduğu anlatıldı. Bağımlılığın kalp damar hastalıkları, kanserler, kronik solunum yolu hastalıkları gibi ölümcül sonuçları olduğunu da sözlerine ekleyen Uymaz, "Bağımlılık yalnızca bireyi değil; sağlık sistemine getirdiği maliyet, iş gücü kaybı ve toplumsal huzuru zedeleyen etkileriyle tüm toplumu etkiler. Dolayısıyla, bir halk sağlığı yaklaşımı olmadan bu yükün altından kalkmak mümkün değildir. Bağımlılığın sağlık sistemleri ve ekonomiye getirdiği yük oldukça büyüktür. Örneğin, Türkiye’de yalnızca tütün kullanımının yol açtığı hastalıkların yıllık tedavi maliyeti yaklaşık 5 milyar dolar civarındadır. Bu da toplam sağlık harcamalarının yaklaşık yüzde 9’unu oluşturur. Bağımlı bireyler sık sık işe devamsızlık yapar, iş kazalarına daha yatkındır ve verimlilikleri düşer. Ayrıca trafik kazaları, iş kazaları, aile içi şiddet ve adli vakalar da bağımlılığın dolaylı maliyetlerini oluşturur. Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, bağımlılıkların toplam ekonomik yükü bir ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1,5 ile yüzde 3’üne denk gelmektedir. Bireylerin bağımlılık yapıcı maddelere ulaşmak için harcadıkları para ise bu rakamlara dâhil değildir. Sosyal hizmetler açısından bakıldığında, bağımlılık aile yapısını, çocukları ve toplumsal huzuru doğrudan etkiler. Boşanma, aile içi şiddet, çocuk ihmali ve istismarını artırır. Madde bağımlılığı aynı zamanda hırsızlık, şiddet ve organize suçlarla bağlantılıdır. Bu nedenle, adalet ve güvenlik sistemine de büyük bir yük getirir. Alkol ve madde bağımlılığı, evsizlik ve işsizlik oranlarını da artırır. Belediyeler ve devlet kurumları bu kişilere barınma, iş bulma ve rehabilitasyon hizmeti sunmak zorunda kalmaktadır" diye konuştu.
HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : KAYNAK-İHA