Kastamonu Üniversitesi’nde düzenlenen "Uluslararası Hukuk Bağlamında Savaş ve Çatışma" konferansında Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, "Savaş ve çatışmaların belirli kurallara bağlanması ve bu kapsamda tarafların belirli kurallarla sınırlandırılması hem dini hem hukuki hem de ahlaki bir yükümlülüktür" dedi.
İstanbul 2 Numaralı Barosu ve Anayasa Hukukçular Derneği tarafından Türkiye Hukuk Platformu, Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) ve Kastamonu Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen "Uluslararası Hukuk Bağlamında Savaş ve Çatışma Konferansı" Kastamonu Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen konferansa, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, İstanbul 2 No’lu Baro Başkanı Av. Yasin Şamlı, Uluslararası Hukukçular Birliği Başkan Vekili Av. Uğur Faruk Tüzün, İstanbul 2 No’lu Baro Başkan Vekili Niyazi Paksoy, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. "Savaş ve çatışmaların belirli kurallara bağlanması hem dini hem hukuki hem de ahlaki bir yükümlülüktür"
Konferansta konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, uluslararası hukukun savaşların çıkmasını önleme, çıkması halinde ise sivillerin korunmasını sağlama gibi kritik bir misyonunun bulunduğunu ifade etti. "Savaş ve çatışmaların belirli kurallara bağlanması hem dini hem hukuki hem de ahlaki bir yükümlülüktür" ifadelerine yer veren Rektör Topal, "Uluslararası hukukun silahlı çatışmaların önlenmesi, bu çatışmalar esnasındaki acıların asgari düzeyde tutulması, sivillerin ve sivil hayatın korunması için gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi kapsamında önemli bir rolü bulunmaktadır. Dünya genelinde çatışmaların devam ettiğini, savaşların yaşandığını ve maalesef gelecekte de yaşanacağını açıkça görüyoruz ve söylüyoruz. Savaşlar sadece bugünün ve dünün meselesi değil, geleceğin de meselesidir. Çünkü insanoğlunun olduğu yerde maalesef savaşlar ve silahlı çatışmalar kaçınılmaz. Uluslararası hukuk bir yandan savaş ve silahlı çatışmayı yasaklamayı en azından savaş ve çatışmaların çıkmasını azaltmayı amaçlarken bir yandan da bu çatışmaların mevcudiyetini kabul eder. Esas amaç, çatışmaların asgari bir insaniyet zemininde sürdürülmesi, sivillerin ve sivil hayatın korunmasıdır. Bu sistemin temelinde insan hasiyetini korumak olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Modern hukukun bu çerçevesi, aslında çok daha erken dönemlerde İslam’ın savaş ahlakında da ortaya konmuştur. Peygamber Efendimiz, savaş esnasında kadın ve çocukların öldürülmemesi, sivil halka dokunulmaması, ağaçların yakılmaması ve mamureler ile meskenlerin tahrip edilmemesi uyarılarını bizzat kendi yapmıştır. Bu emirler, savaşın bile bir ahlakı ve sınırı olması gerektiğini açık bir şekilde ortaya koyar. Bugün uluslararası hukukun sivilleri koruma, orantılılık ve gereksiz acı çektirmenin yasaklanması ilkeleriyle bu öğretiler arasındaki benzerlik aşikardır" diye konuştu.
Savaş ve çatışmaların insanoğlu var oldukça yaşanacağını söyleyen Rektör Topal, "Bize düşen ise insan olma erdemine sahip bireyler olarak bu tür gayri ahlaki olumsuzluklara karşı tavır koyabilmek. Mazlumun ve zalimin kimliğine bakmadan, buna karşı insan onuruna uygun bir davranışı sergilemek hakikatidir. Buna uyduğumuz taktirde bizde, bize düşen vazifesi yerine getirmiş oluyoruz. Arzu ederiz ki bu çatışmalar son bulur" şeklinde konuştu. "Mısır’da darbe başarılı oldu ama ülkemizde başarılı olmadı"
Konferansta konuşan İstanbul 2 No’lu Baro Başkanı Yasin Şamlı ise Gazze ve Filistin’de yaşananların insanlık sorunu olduğunu vurguladı. İstanbul 2 No’lu Baro olarak Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurduklarını ifade eden Şamlı, mahkemenin Gazze konusunda verdiği kararın yetersiz olduğunu dile getirdi. Şamlı, "400 bin nüfusun yaşadığı Gazze, şu anda yerle bir edilmiş durumdadır. Soykırım yapan akıl, Suriye’de de Filistinlilerden başlamıştır öldürmeye. Suriye, Irak, Filistin ya da Arap ülkelerinde yaşananların aynısını Türkiye’de de yapmak istediler. 2013 yılında Mısır’da gösteriler yapılırken Türkiye’de de gezi olayları vardı. Mısır’da darbe başarılı oldu ama ülkemizde başarılı olmadı" dedi.
UHUB Genel Koordinatörü Uğur Faruk Tüzün de UHUB’ın yapısı, faaliyet alanları ve özellikle Filistin konusundaki çalışmaları hakkında bilgi verdi. İsrail’in geçmişten bugüne Gazze ve Filistin’de işlediği suçların birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini vurgulayan Tüzün, bu ihlallerin tarihi süreç içinde devam ettiğini ifade etti.
Açılış konuşmalarının ardından konferans, Dr. Öğretim Üyesi Hamza Yavuz modaretörlüğünde Dr. Öğretim Üyesi Elşan İzzetgil, Dr. Öğretim Üyesi Şenel Sarsıkoğlu ve Araştırma Görevlisi Dr. Harun Koçak’ın sunumlarıyla devam etti.
Konferansın ilk konuşmacısı Dr. Öğretim Üyesi Elşan İzzetgil, "Rusya’nın Ukrayna Saldırısının Gerekçelerinin Rus Dış Politika Kültürü Bağlamında Analizi" başlıklı sunumunda, Rusya’nın tarihi süreçte güney ve batı sınırlarından tehdit algıladığını belirterek, güvenlik politikalarını bu eksende şekillendirdiğini ifade etti. Ukrayna’nın 2000’li yıllarda Batı ile yakınlaşmasının Rusya tarafından tehdit olarak görüldüğünü vurgulayan İzzetgil, bu nedenle Rusya’nın yayılmacı stratejiler geliştirdiğinin altını çizdi.
Dr. Öğretim Üyesi Şenel Sarsıkoğlu ise, "Uluslararası Ceza Hukuku Kapsamında Gazze’de İşlenen Fiillerin Değerlendirmesi: Savaş Suçu mu, Soykırım mı" başlıklı sunumunda savaş hukukunun savaş devam ederken dahi insan hakları hukukunu devreye soktuğunu ifade etti. İsrail’in 2023’ten bu yana okul, hastane, ibadethane ve mülteci kampları gibi tarafsız alanları bilinçli olarak hedef aldığına dikkat çeken Sarsıkoğlu, bu eylemlerin uluslararası hukukta savaş suçu kapsamında değerlendirildiğini söyledi.
Konferansta son olarak konuşan Araştırma Görevlisi Dr. Harun Koçak da, "Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımının Dönüşümü: BM Rejiminin Sonu" başlıklı sunumunu yaptı.
Konferans, konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdimiyle sona erdi.
HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : KAYNAK-İHA