
Kimse yüzüne bile bakmıyordu çünkü sen yakışıklı değildin ama ben güzel bir genç kızdım. Kaderin kurban diye seçtiklerinden birisiydim. Ne yaşadığımı ve seninle yan yana yürürsem ne kadar ağır bir bedel ödeyeceğimi biliyordum ama hiç bilmiyor gibi normal davranmayı başarmıştım sadece.
O ilk görüşme için aylarca uğraşman kültürümüzün, yöremizin ve müziklerimizin uyumsuzluğunu bildiğim içindi.
O ilk görüşmeyi öylesine ısrarın son bulsun başımdan savulup gitsin diyeydi belki ama iki yabancı olarak oturduğumuz masadan sana acıyarak kalktığım içindir yıllardır bana ettiğin zulüm.
Sen de biliyordun beni haketmediğini.
Acıdığımı duygulu yüreğimin gözlerimi gölgelediğini çok iyi anlamıştın ama ben ayıp olmasın diye dile dökememiş susmuştum.
Susmuştum çünkü anlattıklarına ve pişmanlıklarına gerçekten inanmıştım çünkü inanmayı gerektirecek kadar güzel bir insandım.
İnsanları severdim, herkesi en az kendim kadar insan sanırdım.
Yalan söylemeyi bilmezdim, doğru söylediğinden neredeyse emindim zira insan herkesi kendisi gibi sanıyor. İnsanlık bunu gerektiriyor.
O gün o zavallı pişmanlıklar içinde kıvranan ve yorulmuş neredeyse hayattan kopma noktasına gelmiş o genç ve hayata karşı direncini yitirmiş insanın çırpınışları yüreğimi kanatmıştı çünkü insandım ben.
Ben o gün sana sırf insan olduğunu düşünerek zaman ayırmamış olsaydım, ön yargılarımda ısrar etseydim....
Hayatımda olmayacaktın.
Biliyordum, bilerek attım kendimi ateşe yanmak, yakmaktan daha masumdu çünkü.
O gün duygularım üzüntüden tir tir titreşiyordu. Üzerine binen ağır yükün ağırlığını kendi sırtımda hissedecek kadar canlı duygulu ve çok değerli bir insandım çünkü ben.
Bir daha ki sefere sen mutlu ve üzgündüm. Neyin var diye sormadın, sormak dahi istemedin çünkü sen bencilin tekiydin. Senin duyguların önemliydi benim ne hissettiğimin hiç bir önemi yoktu. Sana acıdığım o ilk gün iki yabancı olarak oturup, hüzünle kalktığım masadan bir yangının tam orta yerine ayaklarımın yanacağını bilerek atlayıp seni kurtarmayı insan olduğum için istemiş izi kalacak yaralarımın acısını tek başıma çekeceğimi bildiğim halde bir korkak gibi vazgeçip gidememiştim. Çünkü ben cesur bir kızdım korkakları ise hiç sevmezdim. Senin de cesur biri olduğuna inanmış kendim gibi sanmıştım seni.
Sonra anlamaya başladım o ısrarın sebeplerini, geleceğe dair hesaplarını ama inanmak içimden gelmedi kendime kızdım bu kadar çirkin bir düşünceyi nereden ürettim diyerek. Oysa üretmemiş Allah vergisi bir his ile doğruyu sezinlediğimi yıllar sonra anlamıştım ama her şey için çok geçti malesef. Ben kendi hayatıma yetişmek için çok geç kalmış kendi kendimden çok uzaklaşmıştım kaybolan yıllarımın içinde.
Benim gibi insan olabilmek için öyle çok çaba gösterdin ki! Başaramadıkça benden nefret ettin, bunu da biliyordum ama hiç anlamamış gibi saf rolünü oynamada hiç bir sakınca görmedim.
İnsanı gerçek bir insan eden özündeki duygularıdır. Duyguların gücü evrensel bir dile dönüşürdü. Işık gibi, dilek gibi, gülümseme gibi ve sevgi gibi.
İnsan kendisine samimi değilse başkasına hep yabancıdır.
Sen bana hep yabancı olmayı seçmiş, kadın olduğum için beni zayıf sanmış, beni değersizleştirerek değerli olacağını sanmıştın.
Oysa insanı insan yapan sadece duyguları değildi, duyguların yanında bir de değerleri vardı.
O gün ben kendi değerimin üzerinden sana değer katarak o masaya oturmuştum. O gün 3 ay eden hayırlarımın yanına bir hayır kelimesi daha koyabilseydim belki bu gün hiç unutamadığın hep aklında kalacak, belki adımı kızına koyacak kadar değerli bir varlık olacaktım senin için.
Toplum için küçümsediğin, kendince değersizleştirdiğin beni hayallerine katıp sevdirmeyi başarabilirdim. Ve hatta yaşadıklarının aynını yaşatırdım değerlerim olmasaydı eğer.
İntikam öyle acıdır ki!
insanın insanlığını elinden almak öyle kolaydır ki! Ömür boyu kendinden şüphe edecek kadar iç dünyanın ayarları bozulurdu.
Ayarları bozmadıysam tamir etmeyi bilmediğim için değil o kadar boş vaktimin olmadığı zamanımın çok değerli olduğu içindir.
Kaşlarımı çatmaz, Çay içmez, kahvaltıda yoğurt yemez bir de hiç küfür etmezdim. Hepsini sonradan öğrendim.
Hayatınızda pişmanlıklar varsa buna kendiniz sebep olmuşsunuz demektir.
Bazı insanların görüntü ve davranışlarıyla iç dünyaları bir birinin tam zıttı dır. Bu zıtlıklar nice yıkımların enkazı altında kaldığı için farkedilemez.