ÖZKAN SAÇKAN; 6 KİTABI SİZLER İÇİN YORUMLADI

Özkan Saçkan (YAZAR)
Özkan Saçkan (YAZAR)
ÖZKAN SAÇKAN; 6 KİTABI SİZLER İÇİN YORUMLADI
28-07-2025

TİYATRODAN SİNEMAYA: Ülkemizde edebiyattan sinemaya uyarlama üzerine çalışmalar hayli yapılsa da tiyatrodan sinemaya yapılan uyarlamaların incelenmesi çok nadir bulunmaktadır.

 BU SABAH, BU AKŞAM, ÇOK ERKEN: Kitap Amerika’daki ırkçılık ve şiddetin hem kurbanlarda hem de faillerde bıraktığı açık veya örtük izleri işleyen sekiz öyküden oluşuyor.

 

SÖYLEMENİN VAKTİ VAR: Yazar, yirminci yüzyılın bir döneminde kültür ve sanat yaşamımıza damgasını vurmuş bu değerli aydınımızı eserleri, fikirleri, entelektüel mirasıyla ele alırken bu bileşimi de günümüz okuruna aktarıyor.

 

NASSI GÜZELLER: Allah Senden Razı Olsun Dedik Ve Ekledik Ki. Ey Sen Güneşin Altında Işıldayarak Şakınan Şarkı. Sen O Kadarsın Ki.

GAF OLA BERİ GELE: Kimimiz yaptığı gaftan sonra başını önüne eğdi, kuyruğunu kıstırdı; kimimiz gayet pişkin bir şekilde sırıtmaya devam etti. Örnekleri her gün medyada, haberlerde, gazetelerde... Bazısı da bu kitapta.

 

AFFETMEK YOK: Roman, anlatım tekniği açısından burjuva gerçekçiliğinin düzyazısına yakın olmakla birlikte on dokuzuncu yüzyılın toplumsal-eleştirel Fransız romanlarından bazı özellikler de içeriyor.

 

 İşte o kitaplar;

 

Tarihsel süreç içerisinde tiyatro anlatısının yaşadığı yolculuk ve değişimler

 

BURAK Akyüz’den TİYATRODAN SİNEMAYA. Tiyatrodan sinemaya disiplinler arası ve metinler arası süreç bu çalışmanın ana temasını oluşturmaktadır. Vasıf Öngören’in yazmış olduğu Asiye Nasıl Kurtulur? Ve Zengin Mutfağı tiyatro metinlerinin sinema filmine dönüşme süreci kitapta incelenmektedir. Bu süreçte sekiz maddeden oluşan bir model önerilmektedir. Bir eserde oluşan mesajın, başka bir forma dönüştüğünde yine aynı değerde olup olmadığı sorgulanmıştır. Böylece sadece teoride kalmayan; aynı zamanda pratiğe de dönüşen bir çalışma hedeflenmiştir. Çalışmada öncelikle tiyatro anlatısının temel başlıkları aktarılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde tiyatro anlatısının yaşadığı yolculuk ve değişimler özetlenmiştir. Tiyatronun temel türleriyle ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Aynı şekilde sinema anlatısının da temel başlıklarından söz edilmiştir. Buradan hareketle sinematografinin temel özellikleri anlatılmıştır. İki tiyatro metni uyarlandığı üç sinema filmiyle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda nelerin değişip dönüştüğü sorgulanmıştır. Önerilen model üzerinden metinlerle filmlerin karşılaştırması yapılmıştır. Ülkemizde edebiyattan sinemaya uyarlama üzerine çalışmalar hayli yapılsa da tiyatrodan sinemaya yapılan uyarlamaların incelenmesi çok nadir bulunmaktadır. Bu nedenle elinizdeki kitabın ülkemizdeki bu ihtiyaca katkı sağlayacağını umuyoruz. 240 SAYFA.
(AYRIKOTU YAYINLARI)

 

 

Paris’ten ülkesi Amerika’ya dönmek üzere olan siyahi bir müzisyenin korkuları

 

JAMES Baldwin’den BU SABAH, BU AKŞAM, ÇOK ERKEN. Kitap Amerika’daki ırkçılık ve şiddetin hem kurbanlarda hem de faillerde bıraktığı açık veya örtük izleri işleyen sekiz öyküden oluşuyor. İster uzun yıllardır yaşadığı Paris’ten ülkesi Amerika’ya dönmek üzere olan siyahi bir müzisyenin korkularını, ister genç bir adamın uyuşturucudan kurtulma mücadelesini, isterse de ırkçı bir beyaz polisin çocukluğunda tanık olduğu dehşet verici bir sahneyi hatırlayışını anlatsın, yazarı tutkulu dili öykü kahramanlarının hayatta kalma savaşını duyarlılıkla aktarıyor. Yazar düşündürücü, heyecan verici, rahatsız edici, şaşırtıcı. Deniz, dalgaları nasıl kullanırsa o da kelimeleri öyle kullanıyor. Langston Hughes. Çok az yazar kelimeleri böylesine tutkuyla kullanmıştır. The Guardian. 200 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)

Yazdıklarıyla, söyledikleriyle dünyalar kurdu

 

CEMAL Ünlü’den SÖYLEMENİN VAKTİ VAR. Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi Refik Ahmet Sevengil.Hayatı yazarak anlatanlar vardır, bir de sözle anlatanlar. Gazeteci, radyocu, tiyatro eleştirmeni ve tarihçisi, roman, öykü ve deneme yazarı Refik Ahmet Sevengil güzel yazan, güzel anlatan kimselerdendi. İnsanın cismini, ruhunu, huyunu, sevdasını, ölümünü, doğumunu anlatan bir yirminci yüzyıl bilgesiydi. Yazdıklarıyla, söyledikleriyle dünyalar kurdu.  Refik Ahmet Sevengil ilgi alanları, yaptıkları, söyledikleri, eserleri ve dünya görüşüyle Tanzimat’tan beri devam eden süreci yansıtan güzel bir kaynaşmadır; onu ve eserlerini cazip kılan da budur. Ondaki Doğu-Batı sentezi, böyle bir bileşimi dile getirenlerin özlediği türdendir. Yazar kitabına, yirminci yüzyılın bir döneminde kültür ve sanat yaşamımıza damgasını vurmuş bu değerli aydınımızı eserleri, fikirleri, entelektüel mirasıyla ele alırken bu bileşimi de günümüz okuruna aktarıyor. Tiyatro tarihimizi araştırmak isteyenlerin vazgeçemediği kaynak eserler yazmış Sevengil’in kütüphanesinden ve belgeliğinden de yararlanan Cemal Ünlü, görsel açıdan da son derece zengin bir malzemeyi okurla buluşturuyor. 432 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)

 

Sen olmasanlı bir cümlemiz dahi olmazdı sen olmasan

 

MEHMET Öztek’ten NASSI GÜZELLER. Güneşin Altında Söylenmemiş Sözler Vardı, Söyledik.  Sütünü İçtik, Burnumuzu Göğsünün Çatalına Gömdük, Tuzumuzu Ekmeğine Bandık O Sözlerin, Bitmedi.  Allah Senden Razı Olsun Dedik Ve Ekledik Ki. Ey Sen Güneşin Altında Işıldayarak Şakınan Şarkı. Sen O Kadarsın Ki. Sen olmasanlı bir cümlemiz dahi olmazdı sen olmasan. 56 SAYFA.
(A7 KİTAP)

 

 “Gaf yapmak, pot kırmak” temalı öyküler

 

ALEV Aydın, Ayten Yağmur, Büşra Ayülkü, Emel Memili, Emine Özcan, Gülçin Eren, Ümmü Gülsüm Başın, Hayati Kakıcı, Irmak Çakar, Özlem Gökbel, Sevda Kartal’dan GAF OLA BERİ GELE. Söz her zaman uçmaz, bazen gider koca bir çamı devirir. Bir yaklaşıma göre: “Konuşmak, insanın en büyük cezalarındandır!” Hadi canım! E peki madem öyle, biz insanlar konuşma yeteneğimizle lanetlendik, dibini bulalım o zaman. “Gaf yapmak, pot kırmak” temalı öykülerde buluştuk bu sefer. Kimimiz yaptığı gaftan sonra başını önüne eğdi, kuyruğunu kıstırdı; kimimiz gayet pişkin bir şekilde sırıtmaya devam etti. Örnekleri her gün medyada, haberlerde, gazetelerde... Bazısı da bu kitapta. 176 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)

 

 

Otobiyografik unsurlar içeren eser

 

ALFRED Döblin’den AFFETMEK YOK. Berlin, 1920’ler. Kocasının ölümünden sonra taşradan büyükkente taşınan genç bir dul, üç çocuğuyla birlikte iki yakasını bir araya getirmeye çalışır. Büyük oğul Karl, sosyal çöküntüye uğramış yoksul aileyi ayakta tutmak için cesurca çabalar. Otobiyografik unsurlar da içeren bu eser, materyalizme körü körüne bağlı burjuvazinin yükselişini ve düşüşünü “siyasi kıssa” tarzında işleyen bir aile romanıdır. Dönemin ekonomik bunalımının toplumsal ve siyasi hayata etkilerini de yansıtan Döblin, bu kez bir aileyi temel alarak “Alman felaketi”nin sebeplerinin izini sürüyor. Roman, anlatım tekniği açısından burjuva gerçekçiliğinin düzyazısına yakın olmakla birlikte on dokuzuncu yüzyılın toplumsal-eleştirel Fransız romanlarından bazı özellikler de içeriyor. 472 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)

 

 

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?