
Seyahat belgelerinin tarihi 14. yüzyıla kadar uzanır. Avrupa'daki veba salgınından sonra Venedik gibi şehirler, salgını kontrol altında tutmak için "veba mektubu" adı verilen belgeler çıkarmıştır. Veba bölgesinden gelenler bu belge olmadan şehre alınmazdı. Benzer mektuplar, MÖ döneminde de krallar tarafından elçilere ve halka verilerek kontrol sağlanmaya çalışılmıştır.
19. yüzyılda demiryolu ağlarının büyümesiyle canlanan turizm sektörü için pasaportta ilk adımlar atılmış olsa da, Fransa 1861 yılında pasaport ve vize uygulamasını bir kararla iptal etmiştir. Osmanlı'da ise pasaport, II. Mahmut döneminde yurt içi geziler için çıkarılmıştı. Osmanlı vatandaşları üç farklı pasaport kullanmaya başlamış olsa da 1838 yılında Hariciye Nezareti'nin (Dışişleri Bakanlığı) kararıyla tek pasaport zorunluluğuna geçilmiştir. Uluslararası pasaportlar ise I. Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası güvenliğin sağlanması amacıyla çıkarılmaya başlanmıştır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve tüm Avrupa ülkelerine vizesiz gidebilen Türk vatandaşları, 1970'lerden sonra iltica, ikamet ve yerleşme hakları ve sığınmacı sayısındaki olağanüstü artışlar nedeniyle Almanya tarafından vize uygulamasıyla karşı karşıya kaldı. 9 Temmuz 1980 tarihinden itibaren Almanya, Türk vatandaşlarına vize uygulamaya başladı.
Aslında Almanya'nın Doğu Almanya'dan gelenlere uyguladığı politik sığınmacı hakkını, Türkler daha fazla kullanmaya başlamıştı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yurt dışına politik sığınmacılarda artışlar çoğaldı. O dönemde iç sorunlarıyla meşgul olan ülke yöneticilerimiz, Almanya'nın ve diğer ülkelerin vize uygulamalarına herhangi bir tepki gösteremediler. Buna istinaden vize şartları da ağırlaştı. Almanya'dan sonra tüm Avrupa ülkeleri de Türkiye'ye benzer şartlarda vize uygulamaya geçtiler.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde vizeyi kaldırma veya kolaylaştırma kararları sık sık gündeme gelse de ciddi ve bilinçli adımlar atılmadığı için bu konular hep askıda kalmıştır. Randevu almak için ayrı, vize için ayrı ücret ödeyen Türk vatandaşları için yurt dışına çıkmak ciddi bir maddi külfettir.
ABD ve Avrupa ülkeleri, Türkiye'deki temsilciliklerinin giderleri için ödeme yapmazlar. Temsilciliklerin tüm giderleri, Türk vatandaşlarının ödediği vize ücretleriyle karşılanır. Artan paralar da maliye bakanlıklarına gönderilir. Yılda en az 5 milyon Türk vatandaşı vize alıyor. Gelire bakar mısınız? Bizi sömürmek için açılmış diplomatik temsilcilikler... Alınan paralara baktığınızda çok ciddi rakamlar göreceksiniz.
Vize için istenen evraklar akıl alır gibi değil! Yunanların kimlikleriyle gelebildiği ülkemize, kapı vizesi için istenen evraklar pes dedirtecek kadar çok. Herhangi bir aksama durumunda konsolosluklarda muhatap alacağınız kimseyi de bulamazsınız. Alınan her randevu ücretli olup, vizeyi alamasanız bile o para yanıyor. Fransa ve İspanya'dan sadece aktarma olacaksanız bile vizelerini alma zorunluluğu getirdiler.
Hiçbir Avrupa vatandaşı, Avrupa'daki Türk konsolosluklarından randevu ve vize için bir ücret ödeyerek vize alıp Türkiye'ye gelmiyor. Türk vatandaşlarının sadece vize almak için harcadıkları para tutarıyla, onlar gelip aynı miktarla Türkiye'de tatil yapıyorlar. İnsan haklarını ağızlarından düşürmeyen o çağdaş ülkelerin, yaptıkları bu haksızlığa cevabı nedir? Bu bir haksızlık değil mi?