Arjantin’e yurt dışı gezisine gitmiştim. Rehber anlattı anlattı sonunda.
-Beyaz adam geleli önce değerli madenlerimizi götürdü. Sonra toprak üstü ürünlerimizi aldı. Ve bizi köle gibi kullandı. Ve biz şimdi % 10 kaldık.
- Vay be işe bak aynı Marmaris’e benziyor Nasıl mı?
-1950-60-70- hatta 80’li yıllarda ne güzel yaşıyorduk. Narenciye ve sebze bahçelerinde. Denizimizde 125 çeşit balık vardı. 8-9 yaşında iskeleden balık avlayıp akşama tavalık yaptığımız çok olurdu. Tavuklarımız vardı hatta bahçemizde kurbana kuzu beslerdik. Her şeyimiz doğaldı. Denizimiz kumsalımız yeşilimiz bize yetrerdi. Sonra Turizm başladı.Tarlalar ev oldu. Mağaza oldu. Doğudan, kuzeyden her yerden hgöç başladı. Ve biz %10 kaldık.
Abdi İpekçi parkındaki Halk Cafe’de Akın’la buluşacağız. Şöyle bir çay içip biraz muhabbet edeceğiz. Erken gitmişim, bir sağa bir sola baktım. Daha önceleri tanıştığım arkadaşlar.
-İbrahim bey gel gel biz buradayız.
Zaten boş masa yok.Yanlarına gittim. Laf lafı açtı. İçlerinden biri.
-hiç boş masa yok. Bu şikayet konusu Marmaris’ lilerden yer kalmıyor diyorlar! Hemen ayağa kalktım şöyle etrafa bir göz gezdirdim.
-Yahu benden başka Marmaris'li yok siz nerelisiniz?
-Efendim ben Burdur’ luyum
-Ben trabzon’ lı
-Ben Trakya ’lı
İşte bizim cafe’ lerde işgal altında yalnız cafeler mi? Deniz, kum, yeşil alanlar, iskeleler, yollar, evler, dükkanlar. Artık bize rahat ve huzur kalmadı. Kışın sayılı yüz bin nüfus, oturan iki yüz biz. ’10 -20 bin Marmaris’ li yazın 800 bin civarında nüfus yine 20 bin Marmaris’ li
Önce balıklarımız kaçtı.
Sonra denizlerimiz bitti.
Kumsallarımız kalmadı.
Güneş artık sizin
Kalan yeşillik sizin
Evlerimiz, dükkanlarımız sizin
Ara sıra Halk kafe’de bir masa sandalye buluyoruz. Bir iki arkadaş dertleşiyoruz. Çok grmeyin…