KİTABIM ÇOK SATAR MI?: Yazarlık, sanılanın aksine bir ilham meselesi değil, bir yolculuk.
CİNLERİN İSTANBUL’U: “Çok az yazar var, şehirden geçsin ve onun için kalem oynatmasın! Bir de dönüp dolaşıp bir şekilde ve her seferinde bir başka yerinden şehre sokulanlar var, yazar bunlardan.”
TÜRKİYE’DE POPÜLİZM 1908-1923: Yazar, kitabında Türkiye’de halkçılık düşüncesinin köklerinin izini sürerken, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan yılların entelektüel panoramasını da çok geniş bir yelpazede ele alıyor.
BARIŞTIRALIM SİZİ: Kitap, bir taraftan yazarın kalemiyle özdeşleşen ironik ve kıvrak üslubunu taşıyan, diğer taraftan alışılmış çizgisinden farklı yataklarda akan sekiz öyküden oluşuyor.
ZAMANIN SESSİZ RUHU: “Bu kitap, otomatik pilottan çıkıp yaşamın özüne varma çağrısıdır.”
TELAŞ: “Top hakemin elinde, maç bitti, bitsin. Bu hayat bir yenilgi arkadaşlar bu. Koşmayı alın benden alın benim. Koşmak istemediğim bazı şeyler var….”
İşte o kitaplar;
Kitap, kafası karışan herkes için bir yol gösterici olarak hazırlandı
AYŞE Tuğba Dedeoğlu- Berker Noyan’dan KİTABIM ÇOK SATAR MI? Yazarlık ve Yayıncılık Üzerine Kapsamlı Bir Rehber. Kitabım çok satar mı? Bir yazar adayı için bu soru, tam merkezde, kalbinde çarpan ilk heyecan. Kimi zaman içten içe dert edilir, kimi zaman gülerek sorulur ama bu yoldaki herkesin aklından mutlaka bir kez geçmiştir. Peki, biz bu kitabı, çok satması için mi yazdık? Hayır. Ama yazan, yazmak isteyen, yayımlamak niyetinde olan ve bu yolda azıcık bile kafası karışan herkes için bir yol gösterici olarak hazırladık. Yazarlık, sanılanın aksine bir ilham meselesi değil, bir yolculuk. Bu yolculukta da ne yazılacağından yayınevine nasıl başvurulacağına, kitabın nasıl basılacağından nasıl tanıtılacağına kadar yanınızdayız. Çok satmanın garantisini veremeyiz ama bu yola tek başınıza çıkmayın diye destek olabiliriz. Bu kitabın adı sizi gülümsetsin, içeriği ise size yol göstersin istedik. Deneyim, gözlem, sektörel bilgi ve bolca gerçekçilikle hazırladığımız bu rehber; yazmak isteyen ama nereden başlayacağını bilemeyenler için bir pusula, yazan ama kaybolanlar için bir harita, yayımlayanlar içinse "Hâlâ öğrenecek ne çok şey varmış!" dedirten bir çetele olsun. Buyurun, tatlı telaşınıza ortak olalım! 144 SAYFA.(CERES YAYINLARI)
‘Pek çok şehirle tanıştım, bir tek İstanbul'da yön duygumu yitirdiğim’
ENİS Batur’dan CİNLERİN İSTANBUL’U. "Bin kocadan artakalan bîve-yi bakir" sözüyle anar Tevfik Fikret İstanbul'u "Sis" şiirinde ve daha neler söyler tüm hiddetiyle. Kimileri övmelere doyamaz bu şehirler şehrini anarken. Çok az yazar var, şehirden geçsin ve onun için kalem oynatmasın! Bir de dönüp dolaşıp bir şekilde ve her seferinde bir başka yerinden şehre sokulanlar var, yazar bunlardan. En uzaktaki fenerinden metruk adalarına, girilmemiş dehlizlerinden "çıkmaz" sokaklarına, eski yazmalardan yeni metinlere, şehrin tarihinden şehrin tarihine katkıda bulunan isimlerine, çeşmesinden hamamına, mimarından ressamına... baktığı yer İstanbul oldukça bakış açısını her seferinde çoğaltmaya devam ediyor yazar. Başka metinlerle genişletilmiş haliyle kitap, şehri kuşbakışı veya içeriden, en kuytu köşelerinden kuşatmaya bir adım daha yaklaşıyor. "Hangi göz, neresinden, ne kadar bakmayı göze alabilirse o kadar kendini aralayabilen, ele veren, görülebilen bir şehir bu. İçinde, karşısında, önünde mi duruyoruz, kavramak olanaksız: Ortasında, yanında, ötesinde miyiz? Pek çok şehirle tanıştım, bir tek İstanbul'da yön duygumu yitirdiğimi, pusulamın işlemediğini, yer ve zaman ölçeklerinin biri birine düğüm oldukları bir noktaya kilitlendiğimi fark ettim." 216 SAYFA.(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan yılların entelektüel panoraması
PROF. DR. ZAFER Toprak’tan TÜRKİYE’DE POPÜLİZM 1908-1923. Bu kitaba yönelik ilk çalışmalarım 1970’li yılların ikinci yarısında başladı. Toplum ve Bilim’in kurucuları arasında yer alırken dergi sayesinde düşünce tarihine yönelik bir dizi makale yayınlama fırsatı buldum. 1977 yılında derginin ilk sayısında yer alan “Türkiye’de Solidarist Düşünce: Halkçılık” başlıklı yazımı sonraları sürekli genişletip geliştirdim. Bu arada doktora tezi çalışmalarım sırasında, Cihan Harbi yıllarında “milli iktisat”ın solidarizmle bağlantılarını görme fırsatım oldu. Solidarizm ise popülizmin kapılarını açtı. Zafer Toprak. II. Meşrutiyet, altı yüz yıllık bir imparatorluğun çöküş öyküleriyle bunalıma sokulduğu bir dönemde yeni bir yapılanma sürecinin habercisiydi. Bir anlamda Osmanlı’ya özgü “aydınlanma” çağıydı. 19. yüzyıl pozitivizmi ve III. Cumhuriyet Fransa’sının toplumsal düşüncesi, başta Paris’e sığınmış Jön Türkler olmak üzere, Osmanlı aydınını derinden etkilemişti. Diğer bir deyişle Osmanlı Devleti’nin çağdaşlaşma modeli büyük ölçüde Fransız örneğinden esinlendi. III. Cumhuriyet Fransa’sının solidarist toplum anlayışı II. Meşrutiyet yıllarına damgasını vuracak ve Cumhuriyet Türkiye’si ile birlikte çok partili döneme kadar sürgit devam edecekti. Diğer yandan, 19. yüzyılın ikinci yarısında bir köylü toplumu olan Rusya’da aydınlar “halka doğru” gitmişti. Geri kalmış bir ülkede, baskıcı bir rejime karşı modernist bir entelijansiya, nihilizmin ardından popülizme, oradan da Marksizm’e yönelmişti. Batı’nın dışında yer alan gecikmiş birçok ülkede, Rusya’da “halka doğru” hareketini başlatanlar örnek alındı. Bu, Osmanlı İmparatorluğu için de geçerliydi. Türkiye’de bir ideoloji olarak halkçılığa yönelik görüşler ilk kez Rusya’dan gelen göçmenlerle, özellikle Yusuf Akçura’nın Halka Doğru dergisinde gündeme gelmişti. 20. yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlığını kazanan birçok ülkenin aydınlarında görülen popülizm geleneğinin ilk örneklerinden biri Osmanlı popülizmi, ya da halkçılığı oldu. Bu halkçı düşünce Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet Türkiye’sine geçişin, ulus-devlet kuruluşunun omurgasını oluşturdu. 504 SAYFA.(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
Alışılmış çizgisinden farklı yataklarda akan sekiz öykü
ÇİLER İlhan’dan BARIŞTIRALIM SİZİ. “Ailemi parçalayan kişi olmamak için kendimi parçalıyorum.” Kitap, bir taraftan yazarın kalemiyle özdeşleşen ironik ve kıvrak üslubunu taşıyan, diğer taraftan alışılmış çizgisinden farklı yataklarda akan sekiz öyküden oluşuyor. Toplumsal meseleleri ve bireysel çözülmeleri alternatif kurgular üreterek bu yeni gerçekliklerin içinde yorumlayan İlhan, çağın yeni araçlarını da kullanarak hem farklı anlatım yöntemlerini deniyor hem de zamanın ruhuna ayak uyduruyor. Rüyamda sanki, bunu bildiğimizden değil ama, daha da bilmediğimiz bambaşka bir evrenin içine doğmuştum. Sonsuz sarmal biçiminde tasarlanmış dikey bir evren. Rüyamda doğduğumu görmüştüm, anne. Doğuyorum ve bunun bir rüya olduğunun farkındayım. Sen yanımdasın, el eleyiz. Sonra birden elimi bırakıveriyorsun ve ben kocaman bir kadın oluyorum. 112 SAYFA.(EVEREST YAYINLARI)
Kırmızı ışıkta başlayan içsel bir uyanışın hikâyesi
ADİL Yıldırım’dan ZAMANIN SESSİZ RUHU. Kırmızı ışıkta durduğumda oldu. Arabanın içinde, gecenin sessizliğinde... Aniden sarsıldım. Uykuya dalarken düşüyormuş gibi değil, yaşamın ta kendisine çarpmış gibiydim. O an, gerçekten yaşadığımı hissettim. Çoğu insan otomatik pilottadır. Soluk alır ama fark etmez, yürür ama gitmez. Oysa farkındalık, varlığımızı bütün hücrelerimizle duyumsamak; damarlarımızdaki kanı bir çağlayan gibi hissetmektir. Diskodan eve dönerken karşıdan karşıya geçen genç bir kız gördüm. O sakin bakışları, belki de bir daha asla görmeyeceğim bir yabancının gözlerinde yankılandı. Ardından gecenin içinde süzülen bir kedi... Ve sonra... Kendime çarptım. Kendimle bütünleştim. Bu kitap, o kırmızı ışıkta başlayan içsel bir uyanışın hikâyesi. 160 SAYFA.(DESTEK YAYINLARI)
Elli yıl önceki bir mutluluktan kopmuş
ENİS Akın’dan TELAŞ. Benim de koşmak istemediğim bazı şeyler var. Döşeme aralarında bekleyen bazı boncuklar Elli yıl önceki bir mutluluktan kopmuş. Bu ahlak bir yenilgi değil barajda arkadaşlar var. Ceza sahamızda altı Polonyalı* Gazlı bezler, kırmızı bayraklar. Beyaz bayraklar var defansa koşmak istemediğim. Yola bakıyorum çok güzel bir ülkeye gidiyor, gitsin. Bir kucak gül kendini taşıyor yolda. Bir tüfek duvarda bekliyor, beklesin. Saat yedi buçuk hava kararıyor artık Eylül. Benim güzel çöp kamyonum geçiyor, geçsin. Çocuklar el sallıyor ona, hoşça kal çöp kamyonu Eylül geldi, hava erken kararıyor artık İstanbul'da. Top hakemin elinde, maç bitti, bitsin. Bu hayat bir yenilgi arkadaşlar bu. Koşmayı alın benden alın benim. Koşmak istemediğim bazı şeyler var. 72 SAYFA.(A7 KİTAP)