?>

YOLUNDA KAYBOLAN DERVİŞ'İN HİKAYESİ

MEHMET FAZIL BENLİOĞLU

3 gün önce

Çöl geceleri, ay ışığını bile yutan bir sessizliğe bürünürdü.

Kum, soğuğu içine çeker, günün kavurucu sıcaklığını geride bırakırdı.

O gece eski bir Han'ın kapısında duran derviş, içindeki açlığı bastırmaya çalışıyordu. Açlık…  Karnına değil,  ruhuna çöken bir boşluktu bu. Bir ismi açtı bir adama ya da belki sadece kendine.

Yıllardır yollardaydı. Her adımda, ayak izlerini rüzgara emanet ediyor, hiçbir yerde kalıcı olmadığını biliyordu.  Ama bu yolculuk farklıydı. Bir adamın peşine düşmüştü.  Gözleri, bir zamanlar ona fısıldayan bir ismi arıyordu. Geçtiği şehirlerde han sahiplerine,  pazarcılara, meczup şairlere sormuştu onu. Kimse bilmemişti. Sanki adam, dervişin zihninde doğmuş, orada kaybolmuştu.

 O gece Hanım avlusuna oturdu.  Yıldızlar ona geçmişini anlatıyordu. Eski bir bahçeyi gölgeler arasından süzülen bir yüzü hatırladı.  Kimdi o? Bir zamanlar ona dokunan ama şimdi sadece rüzgar gibi geçen bir isim mi?

 Gözlerini kapattığında, kumun üstünde belirsiz bir figür gördü, Belki bir serap, Belki bir anı. adam ona doğru yaklaştı.  Ama ne kadar yaklaştıysa,  derviş o kadar kayboldu.

“Ben mi seni arıyorum, Yoksa sen mi beni?” diye fısıldadı.

Cevap yoktu.

 Sabah olduğunda, Hanım taş ablası bomboştu. Derviş tekrar yola koyuldu. Çünkü bazı yolculuklar, hiçbir zaman bitmezdi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI