Muğla’nın mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında, henüz herkes tarafından keşfedilmemiş, doğal güzelliklerle dolu harika noktalar bulunuyor. Bunlardan biri, Bafa Gölü ile Beşparmak Dağları arasında yer alan, doğanın tüm ihtişamıyla hayat bulduğu Kapıkırı Köyü antik adıyla Heraklia. Tarihi dokusu ile doğal yaşamın iç içe olduğu köy, huzur arayanlar için adeta gizli bir cennet. Kapıkırı, ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunarken hem de köyün çevresinde antik kalıntılarıyla doğa ve tarih meraklılarını kendine çekiyor.
Muğla’ya 101, Milas’a 37 ve Bodrum’a 84,5 kilometre uzaklıktaki Kapıkırı Köyü, Muğla’nın büyükşehir olmasının ardından Milas’ın bir mahallesi konumunda.
HERAKLEİA ANTİK KENTİ, KAPIKIRI KÖYÜ İÇERİSİNDE KALIYOR
Antik Latmos Körfezinde yer alan Heraklia’nın ilk adının Latmos olduğu biliniyor. Adını ise deniz seviyesinden bin 300 metre yükseklikteki Latmos Dağı'ndan alıyordu. Kaynaklar, Latmos’un, Hellen dilinde bir sözcük olduğunu yazar. Antik çağlarda bu bölge Ana Tanrıça Lada’dan ötürü bu isimle tanınıyor. Hellenler Lada ismini Latmos olarak değiştirerek şehre de bu ismi vermişler. M.Ö. III. yy. başlarında on yıl kadar Ptolemaios sülalesinden Pleistarkhos’un yönetiminde kalan şehir bu devrede Pleistarkheia diye, daha sonra da Lysimakhos tarafından Latmos kıyısındaki Aleksandreia diye isimlendirilmişse de bunlar kalıcı olmamış. Kent adını ünlü mitolojik kahraman Herakles’ten almıştır. Çok kayalık ve engebeli bir arazi üzerinde kurulan antik kentin etrafı 65 kule ve takviye edilen, 6.5 km. uzunluğunda bir sur ile çevrilmiş.
GÖLÜN ANTİK İSMİ LATMOS OLARAK GEÇİYOR
uzunluğu da yaklaşık 50 kilometre uzunluğunda. Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle kıyıdan içeride kalan Bafa Gölü, jeolojik ve arkeolojik açıdan hayli değerli bir oluşum. Göl üzerinde küçük adacıklar var. Bu adalardan birinde de Antik Heraklia Kenti kalıntıları bulunuyor. Gölün antik ismi Latmos olarak geçiyor.
BİRÇOK KESİŞ, DİN ADAMI LATMOS DAĞLARINDA YAŞADI
Şehirdeki ikinci önemli yapı ise, deniz kenarındaki bir burun üzerinde yer alan, Helenistik döneminde önemli olan Athena Tapınağı. Roma döneminde önemini kaybeden Herakliya'nın yıldızının Bizans döneminde MS 7. yüzyılda Arabistan Yarımadası'ndan gelen birçok kesiş, din adamı Latmos dağlarında yaşamaya başlamasıyla yeniden parladığı verilen bilgiler arasında. Latmos körfezinde bu dönem 400 yıl sürdü. Türklerin Anadolu'ya gelmesi ile duraklayan manastır hayatı, Haçlıların Selçukluları yenmesi ile tekrar alevlendi.
Efsaneye göre, bu bölgeye gelen keşişler mağaraların birinde ünlü Endymion'un mezarını bularak mezarı bir Hıristiyan kutsal mekanı haline getirdiler. Bir rehber ile yürüyerek ulaşılabilen manastır, kaya sığınakları, freskler ile birlikte tahrip edilmiş olsa da 8 bin yıl öncenin kaya resimlerini görmek mümkün.
KALINTILAR KAPIKIRI’YI ÖNEMLİ YAPTI
Kapıkırı buradaki küçük yerleşim yerlerinden birisi olmakla birlikte göl kenarında ve antik kentten kalıntıların olması nedeniyle günümüzde önemli durumda. Coğrafi özellikleri açısından tam anlamıyla masalsı bir yer etrafı seyretmeye doyamıyorsunuz. Kapıkırı’da irili ufaklı pansiyonların yanı sıra restoranlar da bulunuyor. Yöre halkının geçim kaynaklarından birisinin balıkçılık olması nedeniyle buradaki restoranlarda deniz mahsulleri de meşhur. Kapıkırı Köyü’nün ev sahipliği yaptığı doğal yaşam alanı sayesinde burada 20 binin üzerinde kuş türü yaşamını sürdürüyor. Bambaşka bir huzura sahip olan bu köy deniz tatili yapmaya gelenlerin mutlaka görmesi gereken ilginç bir yer.
ŞEHİR SURLARI VE KAYA MEZARLARI
Köy girişinden sola dönülerek surlara ulaşmak mümkün. Belli bir yerden sonra yürümeniz gerekiyor. Surların milattan önce 287 yılında yapıldığı düşünülüyor ama günümüze sağlam gelmeyi başarabilmiş.
Surların devamında kaya mezarları bulunuyor. Kayaların içine oyulmuş sandık şeklindeki mezarların değişik büyüklükte. Doğal olarak küçük olan mezarların çocuk mezarı olduğu düşünülüyor.
BAFA GÖLÜNDE TEKNEYLE GEZİNTİ
Göl genelde durgun olduğu için tekne ile gezinti yapıldığında güzel adalar ile kalıntıları gezmek mümkün. Bölge yaşayanlarının “Kuş Adası” dedikleri yer fotoğraf sanatçılarının da uğrak yeri. Gölün en derin yeri 25 metre. Göl üzerinde 4 ada bulunuyor. Bu adaların üzerinde ve göl kenarında olan Helenistik Dönem’den kalıntılar mutlaka gezilmeli.
EL EMEKLERİNİ SATMAK İÇİN KADINLAR YARIŞIYOR
Köyde, kalıntıların çevresinde çok ayıda kadınlar el emeklerini satmak ve gelenleri gezdirerek bölge hakkında bilgi vermek için birbirleriyle yarışıyor. İşin sıkıcı yönü ise siz birinden alış veriş yapsanız bile diğerleri de kendilerinden birer tane almanızı istiyor ki bu ısrar genelde insanları yoruyor.
Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)