
Son yıllarda Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde hızla yayılan kahverengi kokarca böceğinin, yalnızca tarımsal ürünlere verdiği zararlarla değil, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle de ciddi bir tehdit haline geldiğini söyleyen Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, "Özellikle ev, depo ve iş yerlerine sızan bu böceklerin ölü kalıntıları, havalandırma sistemleriyle ortama karışabiliyor. Bu durum hassas bireylerde solunumsal alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 2017 yılında Gürcistan’dan giriş yapan kahverengi kokarca böceği (Halyomorpha halys) istilası başladığında, hiç kimse bu böceğin tarım alanlarına bu denli zarar verebileceğini ve yerleşim alanlarında bu kadar yoğun çoğalabileceğini tahmin etmemişti. Bugün ise böceğin göç yolu üzerindeki Batı Karadeniz ve Marmara Bölgesi’ne kadar ulaştığı görülüyor.
Son yıllarda Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülkemizde hızla yayılan kahverengi kokarca böceğinin yalnızca tarımsal ürünlere verdiği zararlarla değil, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle de ciddi bir tehdit haline geldiğinin altını çizen Medical Park Ordu Hastanesi Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, bu zararlının yalnızca tarımsal değil, toplum sağlığı açısından da ciddi riskler taşıdığını belirterek uyarılarda bulundu. "Tüm dünyanın ortak sorunu haline geldi"
Prof. Dr. Ali Kutlu, "Aslında köken olarak Uzak Doğu ülkelerine özgü olan bu böcek, 1998 yılından itibaren muhtemelen konteyner gemileriyle Kuzey Amerika’ya taşınmış, kısa sürede çok sayıda tarımsal ürüne ciddi zararlar vermeye başlamıştır. Aynı yıllarda Orta Avrupa’da da tespit edilen böcek, yalnızca ülkemizin değil, tüm dünyanın ortak sorunu haline gelmiştir. Özellikle geçen yıl Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki fındık üreticileri bu durumdan ciddi şekilde etkilenmiştir. Ne yazık ki, yürütülen biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri şimdiye kadar yeterince etkili olamamıştır" şeklinde konuştu. "Alerjik ve solunumsal sorunlar artıyor"
Prof. Dr. Kutlu, son yıllarda kokarca böceklerinin salgıları ve parçalanmış vücut atıklarının iç ortamlarda birikmesiyle birlikte, alerjik rinit (burun alerjisi), göz kaşıntısı, astım atakları ve deri döküntüleri gibi belirtilerde artış gözlendiğini belirtti. Prof. Dr. Kutlu, "Özellikle ev, depo ve iş yerlerine sızan böceklerin ölü kalıntıları havalandırma sistemleriyle ortama karışabiliyor. Bu durum hassas bireylerde solunumsal alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor" ifadelerini kullandı. "Temas egzaması ve cilt reaksiyonları görülüyor"
Kahverengi kokarca böceği, göğüs kısmındaki bezlerinden kişniş kokusuna benzer keskin bir koku salgılıyor. Prof. Dr. Kutlu, "Böceğe dokunmak, ezmek ya da hareket ettirmeye çalışmak bile bu kokunun salınımını tetikleyebilir. Bu salgıların cilt veya gözle teması, günlerce süren kaşıntı, kızarıklık ve yaralarla seyreden egzamalara yol açabiliyor" diye konuştu. "Ciddi vakalarda anafilaksi riski olabilir"
Nadir durumlarda, özellikle kapalı alanlarda yüksek temasın söz konusu olduğu ortamlarda anafilaksi denilen ciddi alerjik reaksiyonların da ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Kutlu, "Bu böcekler yoğun alerjen proteinlere sahip. Solunum ya da temas yoluyla vücuda giren bu maddeler, bazı bireylerde yaşamı tehdit eden reaksiyonları tetikleyebilir" ifadelerine yer verdi. "Eylül-ekim dönemine dikkat"
Kokarca böceklerinin özellikle havaların soğumasıyla birlikte eylül ve ekim aylarında dış ortamlardan evlere, depo ve kapalı alanlara göç ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kutlu, "Bu dönemde iç ortamlarda böcek yoğunluğu belirgin şekilde artıyor. Böceklerin kış yerleşimi öncesinde kapsamlı temizlik yapılması, hava giriş noktalarının kapatılması ve böceklerle temas edilmemesi büyük önem taşıyor" dedi. "Toplum sağlığı için ortak mücadele gerekiyor"
Prof. Dr. Kutlu, kahverengi kokarca böceğinin yalnızca tarım ekonomisini değil, toplum sağlığını da etkileyen bir sorun haline geldiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu zararlıyla mücadele sadece tarımsal alanda değil, halk sağlığı perspektifinden de ele alınmalıdır. Alerjik ve solunumsal etkiler konusunda farkındalık artmalı, özellikle riskli bölgelerdeki vatandaşlarımız dikkatli olmalıdır."
HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : KAYNAK-İHA