Bir kadın narin bedenindeki bütün kaslarını kullanıyorsa ya unutmaya çalıstığı çok büyük dertleri vardır ya da güvenebileceği hiç kimse yoktur kendi başının çaresine bakıyordur.
Bu kadar güçlü olmayı hiç bir kadın seçmez.
Kadın narindir kırılgan ve hassastır.
Şahsen en çok güçlü yanımdan nefret ediyorum. Pasif ve beceriksiz ve bu beceriksizlikle kıymet değer gören kadınları kıskanıyorum. Çünkü onlar sürekli süsleriyle moda ve kişisel bakımlarıyla ilgilenen gece kremlerini sürüp yarın ne pişireceğim derdi olmayan kadınlar. Marketten alışveriş poşetlerini sürükleye sürükleye taşımayan, üstüne bir de azar işitmeyen kadınlar var. Geceleri sorunları yüzünden uyuyamamış çocuklarının geleceği için olmayan birine dönüşen kadınları kimse anlamak zorunda değil elbette.
Demirin 8 lik 12 lik 16 lık mı olduğunu bilmek, betonun C 25 C 30 olduğunu bilmek, Beton duvarların altında pabuçlar oldugunu bilmek, Bimlatörün ne kadar iyi kullanınırsa kusursuz kalıplar çıkaracağını bilmek bir kadın için ne kadar yorucu olduğunu elbette bu beceriksiz bir kap yemek yapmayı maharet sayan kadınlar anlayamazlar.
Bir kadının bir kalıp ustası ile, bir çatı ustası veya bir demir ustası ile pazarlık yapması için işten anlaması gerekiyor, Atık su borularının kaçlık olması gerektiğini bilen Duş başlığı bozulunca kendisi tamir eden, evdeki bozulmuş eşyaları elinde tornavida çekiç, bahçede elinde orak testere kullanan bir kadından manken tadında bir incelik güzellik bekleyen erkeklerin yordukları kadınlar mecburen sinirli ve yorgun oluyorlar.
Bir kadın demirlerin kaçlık olduğuyla ilgilenip tencerenin kulpunu kendisi tamir ediyor, arabasını kendisi temizliyorsa, kendi bedeninden ağır yükleri taşımaya çalışıyor ve bu olağandışı beceriler normal sayılıyorsa görevi gibi görülüyorsa kimse kusura bakmasın o kadın, kadın olmaktan çıkmış erkek rolünü sırtlanmıştır.
Pısırık ve beceriksiz erkekler sayesinde güçlü kadınlar var olur. Sonra da bu kadınların güçleri altında ezilen erkekler o gücü yenebilmek için öldürme dürtüsünü beslerler, çoğu kadın cinayetlerinde dikkat edilmesi en önemli sorunların başını çeken nedenlerden birisidir erkeğin yetersizlik duygusu.
Bedenen güçlü karakter olarak zayıf erkeklerin en büyük sorunu şiddetli geçimsizliktir. Bir erkek doğası gereği her bakımdan güç demektir.
Erkek denilince her bakımdan güçlü koruyan, sahiplenen, emanet edilen, adalet timsali haksızlıklara kükreyendir, ben bu şekilde tarif edebilirim gerçek manada bir erkeği.
Diğerleri görünümleri ile uyuşmayan karakter olarak zayıf her türlü yanlışa kolayca meyilli, kendisini ifade etmekte zorlanan , sorumluluklarından kaçan birinin toplumda ve ailesinde saygı görmesi mümkün değildir. Bu nedenle son yıllarda boşanmalar ve kadın cinayetleri artmakta ve bu sorunlar ile kimse ilgilenmiyor. Sıradan rutin bir durum haline geldi kadınların öldürülmeleri çocukların güvensiz ortamda büyümeleri travmaları kimsenin umrun da değil artık.
Herkes kendi hükümdarlığını kurma derdine düşmüş, bir çocuğun suskunluğu kimsenin derdi sayılmıyor.
16 Yaşında bir çocuk hiç suçu günahı olmayan masum insanları öfke ve nefret duygusu altında öldürüp, ölümü göze alıyorsa suçlu birazda toplum değil midir?
O çocuk nasıl bir aile ortamında yetişti? Hiç sevgi gördü mü?
Sevilen sevgiyle büyüyen çocuklar hem de 16 yaşında bu ustalıkla bir silah kullanmayı bilmez bir kere silah ile işi olmaz.
Sevgisiz büyüyen çocuklar öfkeli sinirli kocalar olarak sokak ortasında ya da evinde çocuklarının gözü önünde anneleri öldürüyorlar.
Kurtuluş Yok Tek Başına sloganı bu sorunların üstüne de çok güzel oturmuyor mu sizce de?
Başta belirttiğim gibi bir kadın demirin kaçlık olduğuyla betonun kalitesiyle marketin poşetleriyle yorulmamalı. Erkeğin verdiği güven ve huzur duygusuyla çocuklarının huzuruyla ilgilenip etrafa yaydığı enerji ve huzurla ailesini sevgisiyle şifalandırımalı. Kadın mutluysa bütün ev halkı mutludur. Sevgi dolu bir evde nefret barınmaz.
Erkek ve kadınların çoğu bencilce vermeden alma hesaplarında alışveriş sadece ekonomik değil manevi maddedir. Bencil anne babalar ve karı kocalar yüzünden mutsuz çocuklar var olumsuzluklar ile isyanını yansıtan ve o kadar çoğaldı ki toplumumuzu oluşturuyor.
Manevi değerlerin ayaklar altına alınıp maddi değerlerin peşinden koşulduğu şu süreçte adalet duygusundan yoksun insanların diğer insanlara yön vermesi kabul edilir gibi değil.
Bir kadın olarak çok yorgunum.
Sürekli düşünmekten uyuyamıyorum. Her geçen gün daha da yalnızlaşıyor insan.
Bu yorucu tempoda yaşam anlamsızlaşıyor, huzur uzaklaşıyor ve yaşlanan bir insan neden hep maraton koşar ki!
Yavaşlamış ve sakin huzurlu bir yaşamın değerini ona hasret olanlar bilir.
Kadınlar kadın gibi değil, erkekler erkek gibi değil sürekli birbirlerinden rol çalıyorlar. Ve bu kadar rol çalmak toplum için tehlikeye dönüşüyor. Huzur bozuluyor adalet duygusu acımasızca kayboluyor. Entrikalar her zaman kaybettiriyor ve kötü rolleri ezberlettiriyor.
Kimseyi kurtaramamanın ve bu kötü gidisin seyircisi olmak çok acı verici.