USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İTALYA TURU: GÜZELLİĞİN PAZARLANIŞI

22-12-2025
İtalya turumuz, ülkenin dört bir yanından Sabiha Gökçen Havalimanı’na gelen yolcularla başladı. Amsterdam’dan katılan Kadir & Özge Dökmez çifti, Atina’dan gelen iki misafir ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelenlerle birlikte 38 kişilik kalabalık ama uyumlu bir grup olarak yola çıktık. Kadirin ilk günden über taksileri ortaklaşa ödemek için, Seçil Canpolat ,kızları Serra & Kayra ve Seray &Ece kerdeşlerle güzel esprili anılar yaşandı. Profesyonel rehberimiz eşliğinde, sadece şehirleri değil, bir yaşam biçimini keşfetmeye niyetliydik….
Rehberimizin İtalya hikâyesi ise klasik bir göç hikâyesinden çok daha fazlasıydı. Yaklaşık 20 yıl önce Bodrum’da tanıştığı İtalyan eşiyle başlayan bir aşk… “Aşk Bodrum’da yaşanır” cümlesinin Floransa’ya uzanan bir karşılığı gibi. Floransa gibi bir şehirde yaşamayı seçmiş, İtalya’nın tarihini, mimarisini, günlük hayatını; düğünlerini, cenazelerini, hatta cenazelerin yakılış ritüellerine kadar tüm kültürel detaylarını içselleştirmiş bir rehber… Biz de bu birikimden fazlasıyla faydalandık.
İsterse Türkiye’de kalabilirdi; Adıyamanlı Hatice’yle evlenip Bodrum’da, Otel Müdürü olarak bir hayat kurabilirdi. Ama tercih Floransa oldu. Bununla da yetinmedi; Malatya’nın kayısısını İtalyan halkıyla buluşturdu. Yöresel ürünlerimizi, özellikle de midelerine  düşkün İtalyanların mutfağına ustaca entegre ederek, italya sindirim sorununa adeta küçük bir “kayısı devrimi” başlatmış. Kültür, ticaretle; ticaret, hikâyeyle birleşti.
İtalyan mimarisi ise anlatmakla bitmez. Sayfalara değil, kitaplara sığmaz. Yüzyıllar süren inşaatlar, titizlikle korunan yapılar; sabrın ve sahiplenmenin mimariye yansımasıdır adeta. Turumuz Bologna Havalimanı’ndan başlayıp Napoli’ye uzanan bir çizgide, ülkenin neredeyse tüm ruhunu kat etti. Limoncello’lar, şaraplar, Campari’ler tadıldı; ama asıl tadılan şey, İtalya’nın kendisiydi.
UNESCO Dünya Mirası listesindeki Verona, bu turun en çarpıcı duraklarından biriydi. Kuzeydoğu İtalya’da, Veneto bölgesinde; Milano ile Venedik arasında, Adige Nehri kıyısında yer alan bu şehir, Shakespeare’in Romeo ve Juliet’iyle tüm dünyaya pazarlanmış bir aşk sahnesi adeta.
Juliet’in Evi… Tarihsel gerçekliği tartışmalı ama turistik değeri tartışılmaz. Aslında Cappello ailesine ait olan bu yapı, isim benzerliğinden doğan bir efsaneyle belediye tarafından restore edilmiş, balkon eklenmiş ve romantizmin merkezine dönüştürülmüş. Bahçedeki bronz Juliet heykelinin göğsüne dokunmanın şans getirdiğine inanılıyor. Aşk notları, dilekler, fotoğraflar… Aşk, burada neredeyse endüstriyel bir ürün gibi sunuluyor. Romeo’nun hatırası ise bu gösterinin gölgesinde kalmış gibi.
Ama kabul edelim; İtalya güzelliğini pazarlamayı çok iyi biliyor.
Venedik… İşte orası bambaşka. Sayfalara değil, yine kitaplara sığmaz. 5. ve 6. yüzyıllarda barbar akınlarından kaçanların Adriyatik lagünlerine sığınmasıyla başlayan bir hikâye. 7. yüzyıldan 1797’ye kadar süren Venedik Cumhuriyeti… Doğu Akdeniz’in ticaret devi, “Adriyatik’in Kraliçesi”. Kıbrıs’ı, Girit’i fetheden; Osmanlı’yla savaşan; Amerika’nın keşfiyle ticari gücü azalan ama ihtişamından bir şey kaybetmeyen bir şehir-devlet.
Dünyanın en eski cumhuriyetlerinden biri olan Venedik, Doçe’ler tarafından yönetildi. Bugün ise gondolları, kanalları, maskeleriyle anılıyor. Bizde nazar boncuğu neyse, Venedik’te maske odur. 13. yüzyıla uzanan maskelerin hikâyesi; vebadan korunma, sınıf farklarını gizleme ve özgürleşme arzusuyla başlar. Zamanla Karnaval’ın simgesi olur. Acıyı, umudu ve eğlenceyi aynı yüzün arkasında saklayan bir kültür…
İtalya; taşta ayakta, hikâyede güçlü, pazarlamada ustadır. Güzelliğini sadece korumaz, anlatır, satar ve dünyaya kabul ettirir. Biz de bu turun sonunda, sadece şehirleri değil; bir medeniyetin nasıl yaşatıldığını görerek döndük.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?