USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Sağlık

Çocukların görünmeyen savaşı: Akran zorbalığı

DR. ÖĞR. ÜYESİ TUĞBA AYÇİÇEK DİNÇER

Çocukların görünmeyen savaşı: Akran zorbalığı
27-10-2025 12:03

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, zorbalığın ergen bireylerin sosyalleştiği okul, okul çevresi ve mahallelerde gözlemlendiğini belirterek, "Zorbalık; güç dengesizliği içeren, tekrarlayan veya tekrarlama potansiyeli olan istenmeyen saldırgan davranışlardır" dedi.


Zorbalık davranışını genel olarak kimlerin sergilediğini ve hangi alanlarda yapıldığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, "Zorbalık; bir kişinin bir kişiye karşı güç gösterisi yapmak için güç dengesizliğini içeren, tekrarlayan ya da tekrarlama potansiyeli olan istenmeyen saldırgan davranışlardır. Bu kişilerin daha çok okul dönemindeki çocuklar olduğunu söyleyebiliriz. Zorbalığın gerçekleştiği alanlar ise ergen bireylerin sosyalleştiği okul, okul çevresi ve mahallelerde gözlemleniyor" değerlendirmesinde bulundu. "Zorbalığın 3 tipi mevcuttur"


Zorbalık tiplerine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, şu bilgileri verdi:


"Zorbalığın 3 tipi mevcuttur. Bizim akran zorbalığı dediğimiz kavram aslında geleneksel zorbalıktır. Bunun da 3 alt tipi vardır. Bunları Fiziksel, Sözlü ve İlişkisel-Sosyal olarak sıralayabiliriz. Fiziksel dediğimiz alt tip, bireyin karşı bireye fiziki şiddet uygulaması olarak tanımlıyoruz. Sözlü dediğimiz durum da bireyin görünümüne, becerilerine, yeteneklerine, ailesine, kültürüne karşı alay etme ve aşağılama durumu. İlişkisel-sosyal boyutu da daha çok mağdurun kendi sosyal ilişkilerini karalama, dedikodu yayma, bir gruptan dışlama, akran ilişkilerini bozmaya yönelik olan davranışlardır." "Dijital zorbalık artık çağımızın yükselen zorbalık türü"


Dijital zorbalığın giderek yükseldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, "Pandemi döneminde eve kapanma sürecinin bize getirdiği dezavantaj ise küçük yaşlardaki çocukların sıkça ekran başında vakit geçirmesi. Artık küçük yaşlardaki çocuklar bu beceriye sahip değilken dijital ortamı çok iyi kullanabilir hale geldiler. Dijital zorbalık artık çağımızın yükselen zorbalık türü diyebiliriz. İnternetin sınırsız ve kontrolsüz olması gençlere ‘sonsuzluk’ sağlıyor. Bu ortamlarda da gençler istenmeyen davranışlara devam ediyor. Bunları çevrimiçi ortamlarda mağdur hakkında dedikodu yapmak, mağdura ait olan fotoğrafları izinsiz şekilde paylaşmak ve dolaşıma sokmak şeklinde sıralayabiliriz. Diğer zorbalığa uğradığımız ortamlarda ortamlardan sıyrılabilsek de, dijital zorbalıkta size karşı uygulanan saldırı dijital ortama düştüğü anda çok büyük bir hızla yayılıyor ve orada depolanıyor" açıklamasında bulundu. "Siber zorbalık mağduriyetinde kız çocukları biraz öne çıkıyor"


Zorbalıkta hangi cinsiyetin hangi tipe maruz kaldığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, "Genel anlamda baktığımızda zorbalık, erkek ve kız çocukları arasında eşit derecede görülüyor. Lakin siber zorbalık mağduriyetinde kız çocukları biraz öne çıkıyor. Erkekler daha çok fiziksel ve sözlü zorbalığa maruz kalırken, kızlar daha çok iletişimsel ve sosyal zorbalığa maruz kalıyor" şeklinde konuştu. "Çocuklara baktığımız zaman geçmişlerinde ihmal ve istismar görebiliriz"


Zorbalık davranışında zorba birey ve mağdur bireyin profillerine mercek tutan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, "Mağdurların kişilik profiline baktığımız zaman, kendi dış görünüşlerinden memnun olmayan, sosyoekonomik olarak daha dezavantajlı kesimlerden gelen, sosyal akranlarıyla daha az sosyalleşen bireyler olduğunu söyleyebiliriz. Bu çocuklara baktığımız zaman geçmişlerinde ihmal ve istismar görebiliriz. İstismar ve ihmal de bu zorbalığı normalleştirmesine ve kabullenmesine neden oluyor. Zorbaların profiline bakacak olursak dışardan bakıldığında arkadaş ortamında ‘havalı ve popüler’ görülen çocuklar. Aslında baktığımızda bu kişilerin eğitim başarıları düşük, dürtü kontrolleri zayıf ve duyguları düzenleme becerileri alt seviyede. Bu alanlarda becerileri düşük olduğu için erişkinlik süreçlerinde iş ve sosyal hayatlarında da sıkıntı yaşıyorlar. Bu kişilerin ebeveynleri ise ‘duyarlı ebeveynlik ‘ dediğimiz ideal ebeveynlik davranışından daha uzak tutum sergiliyor. Tutarsız disiplin anlayışı benimsemiş olabilirler. Zorba çocukların arkadaş ilişkileri ise kendileri gibi bireylerle diyebiliriz" diye konuştu. "Zorbalığa seyirci olan çocuklar zorbanın inançlarını ve davranışlarını benimseme eğilimindeler"


Zorba ve mağdur kişinin dışında iki profilin daha karşımıza çıktığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, şöyle devam etti:


"Üçüncü profil olarak zorba-mağdur karşımıza çıkıyor. Çocuklar, bireyler tarafından zorbalığa maruz kalıp mağdur oluyorlar. Lakin bu mağdur çocuklar ellerine güç geçtiğinde zorbalık yapabiliyor. Mağdur olmak da zorbalıkla beraber gidebiliyor. Son olarak zorbalığa seyirci olanlar var. Bunlar direkt zorba ya da mağdur değil ama zorbanın kendisine de aynı baskıyı yapmasından korktuğu için seyirci kalıyorlar. Bazen ebeveynler olarak okulda ya da sokakta çocuklar arasında yaşanan olaylar için ‘aman sakın karışma’ diyoruz. Bu söylemlerimiz aslında bir hata. Çünkü zorbalığa seyirci olan çocuklar ya da gençler zorbanın inançlarını ve davranışlarını benimseme eğilimindeler." "Çocukların ve gençlerin tam potansiyeline erişmesine hatta hayatına neden olabilen engeller"


Zorba kişilerin ve mağdurların psikolojik durumlarına değinen Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, şu bilgileri verdi:


"Bir de psikolojik boyutları söz konusu. Mağdur çocukların iştahsızlık, karın ağrısı problemleri, baş ağrısı problemleri, okula gitmekte isteksizlik, okul başarısında düşüklük, okulu bırakma isteği, kaygı bozuklukları, intihar düşünceleri ve hatta ölümle sonuçlanan davranışları olabiliyor. Bunlar çocukların ve gençlerin tam potansiyeline erişmesine hatta hayatına neden olabilen engeller. Zorbalarda ise durum aslında çok da iyi değil. Dürtü kontrolleri ve duygu düzenleme becerisi zayıf, okul başarısı düşük, madde bağımlılığı ve suça eğilimi olabilen bireyler. Bu çocuklar aslında o kadar da ‘havalı ve popüler’ değiller." "Okul, aile ve çocuğu içine alan planlamayla gitmek lazım"


Çocukların bu davranışı sergilememesi veya maruz kalmaması için alınabilecek önlemlerden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, açıklamasını şöyle tamamladı:


"Okulla işbirliği içinde olup müfredatlarda akran zorbalığı ve siber zorbalıkla ilgili eğitimler verilmeli. Aileler olarak eğer çocuğumuz zorba ise, ilk olarak zorbalığı kimseye yapamayacağını bilmesi lazım. Bu bizim katı ve keskin disiplin kuralımız. Bu disiplin, çocuğun elindeki bazı ayrıcalıklar alınarak uygulanabilir. Bu yolda şiddete şiddetle başvurmamak gerek. İkinci olarak rol model olmak gerekiyor. Çocuğunuza şiddetin ne kadar yanlış olduğunu anlatmanız ve bunları da davranışlara yansıtmanız lazım. Üçüncü olarak çocukları yararlı sportif aktivitelere yönlendirmek önemli. Buradaki amacımız empati yeteneği yüksek olan çocuklar yetiştirmek. Bizler ilk olarak çocuğumuzun sonradan öğrenebileceklerini öğretmeye çalışıyoruz. Sonradan öğrenemeyeceklerini yok sayıyoruz. Seyirci olan zorbalar için ailelerin ‘seyirci kalman hiç doğru değil’, ‘senin de başına gelebilirdi’ ya da ‘sen yalnız kalmak ister miydin’ gibi sözlerle teşvik etmesi gerekiyor. Mağdur çocukları yalnız bırakmamak gerekiyor. Şu bir gerçek ki; akademik başarısı iyi olan, sosyal ve bilişsel çevresi iyi olan, yanında arkadaş çevresi olan, arkadaşlarıyla olumlu ilişkiler kurabilen çocuklar zorbalıktan korunmuş çocuklardır. Tabi ki ebeveyn ilişkileri de önemli. Aileler çocuklarıyla iletişim halindeyse o çocuklar zorbalıktan korunuyor. O yüzden okul, aile ve çocuğu içine alan planlamayla gitmek lazım."



HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : KAYNAK-İHA
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ