USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
İnsan

Uzmanından önemli uyarı: "KKKA virüsü bulaşan 100 kişiden 5’i hayatını kaybediyor"

Hitit üniversitesi rektör yardımcısı ve tıp fakültesi enfeksiyon hastalıkları anabilim dalı başkanı prof. Dr. Nurcan baykam ve tıp fakültesi öğretim üyesi prof. Dr. Aysel kocagül çelikbaş bilgilendirme yaptı.

Uzmanından önemli uyarı: "KKKA virüsü bulaşan 100 kişiden 5’i hayatını kaybediyor"
29-06-2025 11:51

Çorum’da düzenlenen programda konuşan Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurcan Baykam, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin tehlikesine dikkat çekerek, "Bu hastalık ciddi bir enfeksiyondur ve maalesef her 100 vakadan yaklaşık 5’i kaybedilmektedir" dedi.


Çorum’da, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve Hitit Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen "Bilim Kafe Etkinlikleri" Veli Paşa Hanı’nda gerçekleştirildi. "Doğru Bilgi, Doğru Korunma: Kırım Kongo’ya Dur De" başlığıyla düzenlenen programda, Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurcan Baykam ile Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysel Kocagül Çelikbaş, KKKA hastalığının gerçekleri ve keneden korunma yöntemleri hakkında hayati açıklamalarda bulundu. Hava sıcaklıklarının artmasının kene popülasyonunda artışa sebep olabileceğine dikkat çekilen açıklamalarda, hastalıktan korunmanın yöntemleri ile ilgili de bilgiler verildi. "Hekimlerimizin bu konuda her zaman uyanık olması gerekiyor"


Programda konuşan Prof. Dr. Aysel Kocagül Çelikbaş, doktorların belirtileri taşıyan vakalara karşı duyarlı olması gerektiğine dikkat çekerek, "Virüsü taşıyan bir tür kene vücuda saplandı. Ancak tüm keneler bu virüsü taşımıyor, sadece Hyalomma cinsi kene bu hastalığı bulaştırıyor. Hayvanlarda hastalık oluşturmuyor. Hayvanlar virüsü kanlarında taşısalar bile, hastalığın semptomlarını göstermedikleri için hangi hayvanda virüs var, bunu bilmek mümkün olmuyor. Aslında kene ne uçar ne de sıçrar. Kene yürüyerek gelir. Hayvanlardan beslenir, sonra toprağa düşer. Topraktaki çatlaklarda bir süre dinlenir, ardından tarlada, bayırda bulunan insana yürüyerek ulaşır. Bu nedenle korunmada en önemli şey, açık yer bırakmamaktır. Kapalı giysiler giymek çok önemlidir. Sürekli duyduğumuz gibi; pantolon paçalarını çorabın içine sokmak gerçekten etkili önlemlerden biridir. Herkes dalga geçiyor ama kenelerin tutunmasını engellemek için alınacak ilk tedbirlerden biri budur. Yine, açık renk giysiler giymek özellikle önemlidir. Çünkü pikniğe gittiğimizde, tarlada çalışırken ya da hayvanlarla temas ederken kenenin kıyafet üzerinde dolaştığını açık renkli kıyafetlerde fark etmek daha kolay olur. Keneyi tutunmadan fark edip uzaklaştırmak mümkündür. Ancak tüm bu önlemlere rağmen kene tutunabiliyor. Tek bir açıklık bile buna neden olabilir. Bu yüzden, piknikten veya tarladan eve geldikten sonra tüm giysilerin çıkarılıp vücudun mutlaka kontrol edilmesi gerekir. Keneyi erkenden fark edip uzaklaştırmak çok önemli. Evde çocukların da anneleri tarafından baştan aşağı kontrol edilmesi gerekir. Çünkü kene sıcak bölgeleri sever, bacak arkası, koltuk altı, meme altı, kasık bölgesi, bazen ense ve saçlı deri gibi yerlerde daha sık görülür. Bu bölgelerin tek tek kontrol edilmesi gerekir. Kene tutunduğunda hemen çıkarmak mümkündür. Her durumda hemen hastaneye gitmeye gerek olmayabilir. Ancak kene tutunması varsa ve bazı belirtiler gözleniyorsa, hiç vakit kaybetmeden hastaneye başvurmak gerekir. Biz son iki gün, yani Perşembe ve Cuma günleri ilçelerdeki acil servislerde çalışan sağlık personelimizle bir araya gelerek Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına yönelik yeni bir bilgilendirme toplantısı yaptık. Hekimlerimizin bu konuda her zaman uyanık olması gerekiyor, çünkü biz endemik bir bölgede yaşıyoruz. Yani bu hastalığın sık görüldüğü bir bölgedeyiz. Eğer hastayı değerlendirirken bu ihtimali göz ardı edersek ve hasta birkaç gün boyunca belirti gösterdiği halde hastaneye gidip gelirse, hastalık kanamalı evreye geçmiş olabilir. Asıl hedefimiz hastayı erken dönemde yakalamaktır. Erken teşhis koyduğumuzda hiç tereddüt etmeden hastayı yatırıp gözlem altına alıyoruz. Belki gerçekten hastalık olmayabilir ama atlamamak gerekir çünkü bu, hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Hastayı yatırdıktan sonra yanına ne hasta yakını ne de refakatçi alıyoruz. Bu sadece bizim daha rahat çalışmamız için değil, aynı zamanda hasta yakınlarını ve ziyaretçileri korumak için aldığımız bir önlemdir. Çünkü hastalık kan ve hastanın vücut sıvılarıyla da bulaşabiliyor. Burnu kanayan bir hastaya hasta yakını çıplak elle müdahale ederse, bağırsak kanaması olan birinin altını temizlerken eldiven kullanmazsa, bu doğrudan hastalığın bulaşmasına neden olabilir. Özellikle bu şekilde hasta yakınlarına bulaş vakaları yaşanabiliyor. Bu yüzden "siz dokunmayın, biz ilgilenelim" diyoruz. Sağlık çalışanları da zaman zaman bu tür risklerle karşı karşıya kalabiliyor. Bu nedenle onları da ciddi şekilde eğitiyoruz. Hasta odasına girerken mutlaka koruyucu önlük, maske ve eldiven kullanıyoruz. Yine de bazı durumlarda temas riski olabiliyor. Örneğin, kan alırken iğnenin ele batması gibi. Bu yollarla da hastalık sağlık çalışanlarına bulaşabilir. Bu yüzden bu tür bir temas şüphesi olursa, hemen bize haber verilmesi için sağlık çalışanlarını özellikle uyarıyoruz" dedi. "Her 100 vakadan yaklaşık 5’i kaybedilmektedir"


Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsündeki tehdite dikkat çeken Prof. Dr. Nurcan Baykam da, "Bu hastalık ciddi bir enfeksiyondur ve maalesef her 100 vakadan yaklaşık 5’i kaybedilmektedir. Bu nedenle süreci dikkatle izlemek gerekir. Hastalık başlangıçta grip benzeri belirtilerle ortaya çıkabilir. İlk günlerde laboratuvar testlerinde hafif bozulmalar görülebilir ama bu bazı hastalarda normale dönerken, bazı hastalarda daha ağır forma ilerler. Bu ağır formda kanamalar başlar ve laboratuvar değerleri hızla kötüleşir. İşte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi dediğimiz esas tehlike bu noktada ortaya çıkar. Amacımız, bu ilk dönemlerde hastalığı atlamamaktır. Çünkü belirtiler başka viral enfeksiyonlarla karışabilir. Bu nedenle halkı ve sağlık çalışanlarını uyarmaya çalışıyoruz. Örneğin bazı hastalar ilk gün gayet iyidir ya da bir gün önce sağlık ocağına gitmiştir, hiçbir sorun tespit edilmemiştir. Ama hekimin hikayeyi iyi almamış olması veya bölgenin riskli olduğunun göz ardı edilmesi nedeniyle hasta eve gönderilmiş olabilir. Üçüncü gün tekrar başvurduğunda tablo tamamen değişmiş, durum ağırlaşmış olabilir. Bu yüzden riskli bölgede yaşayan hastaları mutlaka ertesi gün tekrar çağırmak, süreci yakın takip etmek gerekir" diye konuştu. "’Keneye kendiniz müdahale etmeyin’ şeklindeki uyarılar bazen yanlış anlaşılabiliyor"


Kenenin vücutta uzun süre kalmaması için vatandaşların kendilerinin de doğru yöntemle keneyi çıkartabileceğini kaydeden Baykam, "Bu hastalığın kimde ağır seyredeceğini, kimde hafif geçeceğini anlamaya yönelik birçok çalışma yaptık. Kenelerin popülasyonundaki artış - yani sayı ve tür artışı - iklimle doğrudan ilişkilidir. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri gibi faktörler, kene sayısında ani artışlara yol açabiliyor. Ancak bu kenelerin hepsi virüs taşıyan türden değildir. Bu virüsü taşıyabilmesi için kenenin öncelikle virüsü hasta bir koyun, inek, keçi ya da yaban hayvanından alması gerekir. Ortalıkta bu tür hayvanlar yoksa kene virüsü alamaz ve insana da bulaştıramaz. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin görüldüğü yerlerde mutlaka büyükbaş hayvanlar gibi omurgalı hayvanların bulunması gerekir ki kene virüsü onlardan alabilsin ve insanlara taşıyabilsin. Bu hastalığın en yaygın bulaş yolu, keneyle temastır. Özellikle tarlada, bahçede, kene bulunan ortamlarda bulunmuş bir kişi akşam eve gittiğinde mutlaka vücudunu kontrol etmelidir. Çünkü kene vücuda tutundukça kan emmeye devam eder, emdiği kanla birlikte virüsü vücuda bırakır. Bu nedenle en önemli hedef, keneyi fark ettiğimiz anda en kısa sürede vücuttan uzaklaştırmaktır. Ama bunu doğru bir yöntemle yapmak gerekir. Keneye çıplak elle asla dokunmamalıyız. Çünkü patladığında ya da ezildiğinde taşıdığı virüs doğrudan bize bulaşabilir. Bu yüzden en ideali pens veya cımbızla keneyi, sert hareket etmeden hafifçe sallayarak çıkarmaktır. Zaten tutunduğu yeri kolayca bırakır, hatta yere bıraktığınızda yürüyüp gidebilir. Diyelim ki tarlada, bir teyze üzerindeki keneyi fark etti. Ne yapmalı? Varsa bir kağıt, eşarp veya kumaş parçasıyla çıplak elini koruyarak keneyi çıkarmalı. Eğer çıkaramıyorsa, en yakın sağlık kuruluşuna hemen gitmelidir. ’Keneye kendiniz müdahale etmeyin, mutlaka sağlık kuruluşuna gidin’ şeklindeki uyarılar bazen yanlış anlaşılabiliyor. Herkesin sağlık birimine ulaşması kolay değil. Kırsalda bu zaman kaybı anlamına gelir ve bu süre zarfında kene virüsü vücuda bulaştırmaya devam eder. Bu yanlış algıyı düzeltmemiz gerekiyor. Doğru olan, çıplak elle temas etmeden, tercihen pens ya da cımbızla, yoksa kumaş veya kağıtla keneyi çıkarmak ve ardından o bölgeyi alkolle temizlemektir. Sonrasında ise hastalık şüphesi varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir" şeklinde konuştu.



HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : Haber Merkezi
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ