Karmaşık düşünce ve duygularda boğulurken dostluklarla güzel ilişkilerde bulunmak istersiniz. Ayırım
yapmazsınız dişil veya eril...Ama sizin bu özgür düşünceleriniz toplum dışıdır. Çünkü bu toplumda bir
dişil bir erille yanyana gelirse muhakkak başka şeyler düşünmeli, dostluklar beraberliğe kaymalıdır.
Kadın özgürdür. İçindeki sevgi tutsağında söz verdiği duygularda uzakta var olanı beklemektedir.
Sessizce sevdiğini beklerken ne zamanı, ne günü, nede yaşamın kaybettirdiklerini düşünmektedir. O
sadece dostca duygularda, elinden geleni toplum için yapmaya, insanları tanımaya, yazmaya ve
gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bunun içinde kimi zaman tekmelendiği, kimi zaman
dövüldüğü, kimi zaman " sen ne bilirsin ki" diye horlandığı ortamlardan geçerken, uzaklaşırken her şeye
rağmen insanlara eril veya dişil olarak değil tek bir pencereden "İNSAN" olarak bakabilmeyi seçmiştir.
Hatalar, evet insanın benliğinde var olandır. Hata yapmadan doğruların bulunamayacağı ortamlarda
yaşarken dersini belki almış, belkide almamıştır......
Bu yüzdende yapacaklarından, dostluklarından, arkadaşlıklarından, inançlarından, inandıklarından,
görerek ve araştırarark öğrenmeden asla vaz geçmeyecektir. O HAYATIN CAM TUTKULARINA
korkmadan dokunmuş, kırılan cam kırıklarına basarak, bazen kanayarak gerçek tevekkül yolunu
bulmuştur. Bu yolda inandıklarını, sevdiklerini kaybetmiş yinede son kalan ona inananlarla beraber daha
büyük AYNALARDA yolunu bulmaya, egolarına bir yön vermeye çalışmış, İNSAN'ın CAM TUTKULAR
içinde yolunu izlemiş ve her kırık CAM'dan bir hikaye çıkarmıştır. Ve yaptıklarına inanan bir İNSAN
olarak Der ki;
Zayıflıklarımız KIRIK CAMLAR'da kaybolurken gücümüz düşlerimizle beraber inandığımız yollarda
dostça, arkadaşça paylaşımlarda, ne dişil, nede eril olarak değil, sadece ve sadece "İNSAN" olarak
karşılığını bulmalı, daha yüce GÖNÜL AYNALARINDA yerini almalıdır.....