USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ORMANDAKİ KALPSİZ CEYLAN

01-08-2025

Dişlenmiş bir elmanın hikâyesi, o elmayı kimin kime ikram ettiğine göre nasıl da değişebiliyor…”
Mine Söğüt, son kitabında ezberleri bozan bir kararlılıkla; masalın neresinden bakmak istediğine göre değişen kahramanlarla, gözlerimizle gördüğümüz şeylerin, kulaklarımızla duyduklarımız karşısında nasıl da şekil değiştirebileceğini kanıtlıyor.

Çocukken dinlediğimiz masallarla, şimdi çocuklarımızı uyuttuğumuz masallar aynı. Ama gelin, bu kez elmayı veren eli değiştirerek bakalım neler olmuş dünyada.

2024 verilerine göre, dünya genelinde kadınların %30u yaşam boyu fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmakta. 2023 yılında ise her gün ortalama 140 kadın, çoğunluğu aile içinden olmak üzere, öldürülmüş.
Türkiyede kadınların yaklaşık %38i aynı tür şiddete maruz kalıyor; ayrıca 2024 yılında en az 394 kadın öldürülmüş. Bu veriler TÜİK, KCDP ve sivil toplum kuruluşları arasında farklılık gösterse de, hepsi şiddetin yaygın ve ciddi boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor.

Peki, Marmariste Durum Ne?
Marmariste kadına yönelik şiddete dair doğrudan istatistik bulunmamakta; ancak bu, şiddetin yaşanmadığını değil, yerel verilerin açıklanmaması ve bildirimin düşüklüğünden kaynaklandığını gösteriyor. 2025te Armutalanda yaşanan bir şiddet olayı, Marmariste de bu vakaların varlığını ortaya koyarken; Muğla genelinde 2024te bildirilen 40 bin şiddet vakası ve en az 7 kadın cinayeti, ilçenin de bu tabloya dâhil olduğunu gösteriyor.

Kadın Çemberi: Sessizliğin İçinden Doğan Ses

Kadına yönelik şiddetin her türünü yaşamış kadınlar, toplumsal cinsiyet rollerinin beslediği geleneksel ve ataerkil yapının gölgesinde, yasalara olan güvenlerini kaybettiklerinde çoğunlukla susmayı, kendi başlarının çaresine bakmayı, dayanışma ağlarına yönelmeyi ya da adalet arayışından vazgeçmeyi tercih eder. Bu durum, kadınların sadece hukuki değil, aynı zamanda toplumsal güven duygusundan da mahrum bırakıldığını ve en çok başka kadınlarda kendilerini güvende hissetmeye çalıştıklarını gösterir.

Tam da böyle olması için tüm deneyimlerden doğan bir dayanışma, Kadın Çemberi”, Marmarisli kadınlara yalnız değilsiniz notu bırakmaya başladı.
Kadın Çemberi” ismi, beni oraya gitmeye ikna edecek kadar güçlüydü; çünkü “Çemberin ya içindesindir ya da dışında” sözü, bu dayanışmanın ruhunu tam olarak yansıtıyordu. Ben artık dışarıdan izleyen değil, bu çemberin içinde olan bir kadınım; birlikte konuşan, dinleyen ve çözüm arayan kadınların arasındaydım. Çünkü biliyordum ki, bugün olmasa yarın, bir şiddetin bir değişik hali karşıma çıkıp bana "sen kadınsın" diyecekti.

Güvenli Kadın Çemberi Nedir? Nasıl Ortaya Çıktı?

Avukat İlayda Öner, yıllardır içinde olduğu kadın mücadelesinde, kadınların yalnız olmadıklarını hissedebilecekleri, birbirlerinden öğrenebilecekleri, güvenle konuşabilecekleri bir alanın eksikliğini fark etti. Bu eksiklik zamanla içsel bir ihtiyaca dönüştü ve yalnızlığa karşı kolektif bir alan, korkuya karşı dayanışmacı bir güven mekânı” kurma isteğiyle Güvenli Kadın Çemberi fikri doğdu.

Bu fikri ilk kez yüksek sesle dile getirdiğinde, CHP Marmaris Yönetim Kurulu Üyesi Özgün Mert, Bunu yapalım,” dedi. Benzer bir özlem, benzer bir boşluk, aynı ihtiyaç etrafında buluştular ve çemberin temelleri atıldı. CHP Marmaris İlçe Yönetimi bu fikri çok değerli buldu ve tam destek verdi. Kısa süre içinde Marmarisin tüm mahallelerinde toplantılar yapılmaya başlandı.

Mahallemin toplantısında İlayda ve Özgüne sordum:
Kadın Çemberi nedir?”
Güvenli Kadın Çemberi, kadınların yargılanmadan konuşabildiği, yalnız olmadığını hissettiği, birbirine güç verdiği bir alan… Birbirlerinden öğrenebildikleri, yalnızlığa karşı kolektif bir duruş, korkuya karşı ise dayanışmacı bir güven mekânı.”

İlaydanın sözleriyle:
Kadın Çemberi sadece kriz anlarında değil, duygularımızla da var olabildiğimiz bir alan.”

Özgün için ise bu çember, birbirine sımsıkı kenetlenen, hiçbir gücün koparamayacağı büyük bir dayanışmayı” simgeliyordu. Çünkü Marmariste bu alanda yıllardır hiçbir şey yapılmamıştı ve bu boşluk, siyasette ve toplumda bir fark yaratma arzusu uyandırmıştı.

Bakış açılarımızın, hedeflerimizin ortak olduğunu hissedince kendiliğinden bir güç birliği oluştu,” diyor Özgün. Bu iş birliği mahalle mahalle, kadın kadına yayıldı.

Marmarisin içine kapalı yapısında, kadınların bir araya gelmesi başlangıçta rahatsızlık yaratmıştı. Hatta Siz burada neye karşı mücadele ediyorsunuz ki?” gibi küçümseyici ve yok sayıcı sözler de duydular. Ama bu sözler, çemberin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Çemberin adı kadar yapısı da bilinçliydi:
“Çemberin ne başlangıcı vardır ne sonu. Herkes eşit mesafededir, kimse diğerinden üstün değildir.”
Bu yapı hem sözün bölünmeden dolaşmasını sağladı hem de deneyimin hiyerarşisiz paylaşılmasını… Çemberin anlamı da, değeri de burada saklıydı.

Özgün ise bu çemberin sadece bireysel dönüşüm değil, toplumsal değişim yaratacağına inanıyordu:
Kadınlar bilinçlendikçe, kendilerinin farkına varıp özgüvenleri arttıkça, çocuklarını yetiştirme şekilleri ve hayattaki duruşları değişecek.”

Onlar, Marmarisin her mahallesinde, her kadının kendini yalnız hissetmediği bir dayanışma ağı kurmak” istiyorlar; Ama bu sadece coğrafi değil, düşünsel bir yayılma…

 

Çemberde Dönüşen Sessizlik

Katıldığım bir sonraki Kadın Çemberi dayanışmasında tam karşımda bir kadın oturuyordu. Bakışlarında bir çeşit yabancılık vardı; sanki orada olmak ona ait değilmiş gibi duruyordu. Bedenini sandalyeye bırakmış ama ruhu hâlâ oraya varmamakta direnir gibiydi.

İlayda Hanım yumuşak, davetkâr sesiyle sordu:
Siz bir şey söylemek ister misiniz?”

Kadın şaşkın gözlerle çevresine baktı, sonra kendinden eminmiş gibi bir tonla konuştu:
Bizim hiç öyle sorunlarımız yok. Biz burada evimizi toplar, yemeğimizi yapar, çocuklarımızı okula yollarız. Kocalarımızı uğurlar, ya da evde onlar oyalanırken pazara gideriz, derneğimize uğrarız. İkinci el pazarında stand açarız, halk eğitim kurslarına katılırız. Hiçbir şey yapmazsak, kadınlarla gün yaparız… Ya da hepsini birden yaparız. Kadın olarak hiçbir sorunumuz yok.”

Sözleri fazlasıyla düzenliydi, nizamlıydı. Ama gözleri… Gözlerinde ışık sönmüştü. İçinde yağmur taşıyan bir bulut vardı; belli ki yağmur yağmış ama güneş hızla buharlaştırmıştı. O kadar alışılmış bir cümleydi ki söyledikleri, farkında olmadan ezberlenmiş bir sessizliği tekrar ediyordu.

Sonra bir başka kadın söze girdi. Bir çalışanın onu uzun süredir rahatsız ettiğini söyledi.
“Şikâyet ettim ama hiçbir sonuç çıkmadı,” dedi.

O an sanki çemberin içinde bir şey kırıldı. Bir kadın daha konuştu, sonra bir diğeri:
Bana karışmıyor ama kartımı alıyor.
Bağırıyor, kapıları vuruyor ama eli değmediği için sayılmıyor.”
“İşimden ayrıldım, eşim gerek yokdedi.”
“Çocuklara baktığım için maaşı onun hesabına yatıyor.”

Kadınların ağzından dökülen cümleler çoğaldıkça, Bizim kadın olarak hiç sorunumuz yok” diyen o ilk cümle eriyip gitti. Yerini yavaş yavaş şu fısıltı aldı:
Zaten bu ülkede adalet mi var?”
“Şikâyet etsen ne olacak?
Kim dinleyecek bizi?”

Tam o noktada sustuğu yerden konuşan o ilk kadına döndüm. İçimde biriken yılların sözüyle konuştum:
Bakın dünya tarihine… Kadınlar yakıldı, taşlandı, susturuldu. Ama o susturulan kadınlar, bir gün söz sahibi oldular. Biz burada bir çember kurduk çünkü geçmişin sessizliğiyle bugünün cesareti birleşince, değişim başlar.”

Kadın başını kaldırdı.
Olur mu ki? Ne yapabiliriz biz ki?” diye fısıldadı.

İşte o an, çemberin içinden İlayda konuştu. Avukat değil, yalnızca bir kadın olarak:
Olur. Çünkü sen yalnız değilsin. Şiddet sadece vurmak değil. Ekonomik baskı, psikolojik yıldırma, dijital takip, cinsel zorbalık, hak gaspı… Hepsi tanımlı. Ve hepsiyle mücadele edilebilir.”

Ardından bilgiler geldi:
6284 sayılı yasa şiddeti önlemek için var. Kadın dayanışma merkezleri, ALO 183 hattı, sığınma evleri, hukuki destek hatları… Hepsi kadının yalnız olmadığını söylemek için orada.
Biz birlikte bağırırsak, sesimiz yankılanır,” dedi İlayda.
Ve yankı büyüdükçe, sistem susamaz.”

O kadının gözleri doldu. Konuşmadı ama ellerini dizlerine bastırdı, sanki biraz daha dik oturdu. Sustu ama sanki ilk kez kendini duymaya karar verdi.

İnci, bir istiridyenin içine giren küçücük bir kum tanesiyle başlar. Önce yabancıdır, can acıtır. Katman katman sarar ve bir gün inci olur.
Marmarisin incilerinin bir araya dizildiği Kadın Çemberinde hepimize yer var.

Hadi dünyayı değiştirelim ama masallara farklı yerlerden bakarak.
Mine Söğüt’ün de dediği gibi; mesela o elmayı veren eli değiştirmekle başlayabiliriz. Nasıl mı yapabiliriz : Kalpsiz ceylana kalbini geri vererek.

Ona anlattığım, bana anlatılan tüm masalları değiştirme cesaretini bana öğreten kızıma teşekkür ediyorum.

Reyhan Semiha Demirci

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?