USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

EŞİTSİZ SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ  VE GERÇEKLERİMİZ 

22-11-2025
Linda için;
Yazdıklarımın fırsat buldukça takipcisi olan sevgili Linda… Yaz ayları yaklaşınca, kocasıyla birlikte Ege sahillerine gelir. Marinalara bağlı tekneleriyle Türkiye ve Yunanistan’ın koylarında dolaşır; kimi zaman çocuklarını, kimi zaman da dostlarını ağırlar. Hayatı zarafetle yaşayan, dünya güzeli bir orta yaşlı kadın… Ege denizinde, chardonay şaraplarının ince lezzetiyle taçlandırır, güzelliğini... Her görüşmemizde, bana aynı soruyu yöneltir:
“Neden siz de bizim oraları ziyaret etmiyorsunuz?”
Ona anlatırım.
“Linda,” derim, “Bizim meselemiz maddiyat değil. Bizim üzerimizde başka bir zorunluluk var: Vize.”
Vizesiz gidebileceğimiz ülkeler sınırlı…Senin “Güney yarım kürenin, harikalar diyarı”na adım atmak çok daha zor. Onlarca sayfalık evrak istenir; onları toplamak ayrı bir çile, teslim etmek başka bir eziyet. Ve tüm bu koşuşturmanın sonunda vize alacağının bile garantisi yoktur.
Linda şaşırır… Çünkü bilmez. Çünkü dünyada bazı pasaportlar kapıları açar, bazıları sadece bekletir.
Peki neden?
Bu sorunun cevabı, 12 Eylül 1980 askeri darbesine uzanıyor. Darbenin ardından, Ekim ayında önce Fransa; sonra Belçika, Hollanda ve Lüksemburg Türk vatandaşlarına vize uygulamaya başladı. İlerleyen yıllarda tüm Avrupa Birliği ülkeleri bu politikayı benimsedi. Demokrasinin yara aldığı o dönemin bedeli, yıllardır seyahat etmek isteyen Türk vatandaşlarına kesiliyor.
Bugün ise tablo daha da karanlık.
Artık konsolosluklara çat kapı gidip başvuru yapma şansı da yok.
Önce randevu almanız gerekiyor.
Ama randevu sistemlerinin çoğu bile Türklere kapatılmış durumda.
Seyahat özgürlüğü bir zamanlar küreselleşmenin ortak diliydi. Dünya;Yaşar Kemal’in “İnce Memed”  romanındaki kahramanın düşündüğü gibi değil artık; ne de kahramanın dünyayı ağalar yönetiyormuş, düşüncesi  kadar küçük….Sosyal medya sayesinde gezegenin her köşesi şeffaflaşmışken, biz hâlâ konsoloslukların kapılarında sıra bekliyoruz. İnsanlar bunu görüyor, hissediyor ve elbette eşit koşullar istiyor.
Üstelik vize reddinin gerekçeleri de insanın içini acıtacak kadar basit:
• Belgelerin eksik olması,
• Yanlış vize türü seçmek,
• Mülakatta isteksiz görünmek,
• Daha önce yapılan bir ihlal…
Tüm bu gerekçeler, bir insanın “seyahat eden” değil, “şüpheli” olarak görülmesi anlamına geliyor.
İroniye bakın…
Türkiye’ye yüzlerce ülkenin vatandaşı yalnızca kimliğini göstererek elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor.
Türk vatandaşı ise kendi ülkesinde ağırladığı insanların ülkelerine gidebilmek için konsolosluk kapılarında saatlerce randevu kovalamak zorunda kalıyor.
Bu sadece bürokrasi değil; onur ve gurur yaralayan bir eşitsizlik.
Eğer gerçekten hakkaniyet aranıyorsa, koşullar eşit olmalıdır.
Onlar ne kadar kolay gelebiliyorsa, biz de en az o kadar kolay gidebilmeliyiz.
Aksi halde bu tek taraflı rahatlık aynı şekilde karşılık bulmak zorundadır.
Çünkü mesele yalnızca,seyahat etmek değil;
Bir pasaportun değeri, bir milletin itibarının aynasıdır.
Ve bizim itibarımız, konsolosluk randevu sistemlerinin kapılarında, her geçen gün biraz daha aşınıyor….BU HAKSIZLIĞI  KİM DURDURACAK..!
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?