HA GARİ HA

İBRAHİM KARABENLİ

2 hafta önce

Her evin azda olsa bir bahçesi vardı. Bu bahçede mutlaka ocak bulunurdu. Hava güzelse sabah erkenden yakılır ekmek ve yemek burada pişerdi. Birde evin ev büyük odasında bir ocak. Bu oda oturma odası, mutfak  hatta misafir odası idi. Zemini tahta yanlarda divan, dışarı bakılan pençeler.

Yine ateş yakılır yemekler pişirilir ve hemen ocağın önünde yer sofrasında yemek yenirdi.

Aynı zamanda bu sıcak oda misafir odası olduğu için ocak közlenince şöyle külle üstü örtülür, bahçede duran teneke içindeki kireçle ve özel süpürgesi ile (çırpınırdı) ocak badalanırdı. Birde tahta döşemeler devamlı sürtülür, Rodos’tan gelen tahta boyası ile sapsarı boyanırdı.

Bizim Mehmet amcanın hanımı çok titizdi. Bu işler her yemekten sonra yapar, tahtalar sapsarı, ocak bembeyaz ev pırıl pırıldı. Ama amcam kendine zaman ayrılmadığından olsa gerek

-Hanım yeter bu kadar yeter diye seslenir. Ancak dinleyen kim. Bir gün acele işi var.

-Hanım şunu alıver

-Azcık işim var

-Yine mi çırpma işin var yine mi tahta boyası bıktım be…..

Deyip dışardan bir avuç çamuru aldı.

-Ha gari ha… tertemiz oldu desinler yıka gari çamuru Ha geri ha.

Not: Bu çırpma (badana) Bayram önceleri evlerin her tarafı duvarlar kapı önü merdiven kenarları hatta, Tepe Mahallesinde döşeme taş kenarlarıda yapılırdı.

*Mehmet Ağabeyimizin lakabı bizde gizli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI