Ailevi sebepler ve yazın sıcak biraz da gürültü kirliliği bizi Marmaris’ten İstanbul’a taşıdı. Şimdi de Marmaris’i dinliyorum, gözlerim kapalı. Bir hafta oldu ayrılalı. Her düşüncem, her hareketim sonrasında “acaba şimdi Marmaris’te ne oluyordur” diyorum.
Bu bahar sabahında “ahmak ıslatan” yağmurundan sonra gökkuşağı çıkmış mıdır?
Deniz yine, yeni gelinin yatak çarşafı gibi pürüssüz müdür? Hafif bir rüzgarla liman içindeki yatlar kıyıya selam veriyor mudur? Sahilde kumrular bir avuç yemle şenlenip uçuşlar yapıyor mudur? Kordon dan ta içmelere kadar yürüyüş yapanlar. Ve bilhassa Marmaris’ liler.
-Napıpdurusun bizim oğlan?
-höle siniye kadar yürüyüpduruz İbram.
-Sen nere?
-Ben gadıyı elledim .Dönüyüm gari. Hadi size kolay gelsin.
Güneşi bizim denizi bizim, kumsalı bizim, lehçesi bizim, güzelim Marmaris’im
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bırak beni İstanbul
Marmaris’ime döneyim
Mehmet Uyanık abimizinhoş sohbetlerini dinliyeyim. Hamdi’yi tavla da yenmenin tadına varayım. Ahmet dimin laf çakmalarını bekleyeyim. Kadınlar sokağı erkeklerinin okey masalarını izleyeyim .
-Kimde kaldı le.
-Her zaman ki gibi Haşmet’te
-Le Haşmet ne deyipduru bunlar
-Boş ver abi boş ver bi kere yeniliyiz sanki hep bizi. Çekemeyler.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bırak beni İstanbul
Marmaris’ime döneyim.
Kitapsız şair (Mehmet Tuncay) bulmuş gene bir kelime yapmış kocaman bir şiir. Üstüne nereden bunlar bilmem güzelim fıkraları. Çay saati geldi.
-Süleyman sendemi sıra ?
-Farketmez abi.
Hemen herkesin eli cüzdanında Cengiz abi
-Al Süleyman şu kartı
-Olmaz abi sırası gelip te yatanlar var.
-Hamam yapmayalım beyler. Alsın bir kişi çay isteyene çay, sütlü nescafe isteyene kahve.
Bırak beni İstanbul
Marmaris’e döneyim