USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AŞURE TELAŞI

07-07-2023

 

Geçen sabah kahvaltı yapmak için masaya geçerken tezgâhın üstündekileri fark ettim: kuru üzüm, soyulmuş badem, ceviz, fındık, susam, nohut, kayısı, kuru fasulye… Anladım ki evde aşure pişecek. Nitekim öğleye doğru beni çocukluğuma götüren o nefis koku bütün eve yayıldı. Sonra aşureler sıcak sıcak dağıtılmaya başlandı komşulara. Geçmiş yıllarda bir alışveriş merkezinin düzenlediği aşure yarışmasına eşim Gülsen’in katılması aklıma geldi.

 Aşurenin tarihine baktığımızda çıkış noktasının, Nuh'un bindiği geminin büyük tufan bitip sular çekilince bugünkü Cudi Dağı'na oturduğu, kurtulanların ise gemide kalan erzakla ''selamet çorbası'' pişirmesine dayandığını görüyoruz. Her sene Muharrem ayının 10. gününde kutlamalarına başlayan ve bereket inancıyla da büyük bir bağlantısı olan aşure, sadece ülkemizde değil; değişik şekillerde de olsa farklı birçok toplumda yer almıştır. Aşure, birçok kültürde paylaşım ortamının oluşmasına da vesile olmuştur. İslami inanca göre Muharrem ayının onuncu günü, Nuh peygamber Büyük Tufan'dan sonra karaya ayak bastığında, elinde kalan son malzemelerle bu tatlıyı yapmıştır. Temel olarak su, buğday, nohut, toz şeker, fasulye, pirinç kullanılarak yapılır. Süsleme amacı ile ceviz, çam fıstığı, badem, nar, susam ve tarçın gibi kuruyemiş, meyve ve baharatlar kullanılır. Aşureyi karıştıran, pişiren ya da yiyen kişi hayra, iyiliğe, barışa ve sağlığa dair iyi niyetlerle donanır, adeta bir ayin gibi bu gelenekte yerini alır.  

Sözcü gazetesi yazarlarından Rahmi Turan’ın 11 Eylül 2022 tarihli yazısında bilimin söyledikleriyle tarihin yazdıklarının farklı olabileceği ve inandığımız şeylerin aslında bazen bir masaldan ibaret olduğuna değinilen yazıda Nuh tufanı menkıbesinin de Sümer, Babil masallarına dayandırıldığından bahsediliyor. Amerikalı astronot James Irwin’in Nuh’un gemisinin Ararat (Ağrı) dağında olabileceğini söylediğini, araştırma için ülkemize geldiğini, hatta Nuh’un gemisine ait olduğunu sandığı tahta parçalarına gümrükte el konduğunu dün gibi hatırlıyorum.

Bilim ve din sürekli didişedursun biz içinden kardeşlik, barış ve sevgiyi içerenleri alıp yaşamaya devam edelim. Her yıl komşularımıza dağıttığımızın aslında sadece bir tatlı değil, iyi niyet, hoşgörü ve insanca yaşama isteğimizin sembolü olduğunu bilelim. Her yıl yüzlerce yerli ve yabancı dağcı Ağrı dağına tırmanmayı seçerek (bu masal, efsane ya da ne derseniz deyin) bölgede turizmi canlı tutuyor. Öyleyse bu öykü nereden gelirse gelsin bize iyi geliyor. Velhasıl arkamıza yaslanıp bir kâse aşureyi afiyetle yeme zamanı geldi.

Yazımı bitirmeden geleceğimizin teminatı çocuklarımızın ve gençlerimizin, onları yetiştiren değerli öğretmenlerimizin yeni eğitim- öğretim yıllarının da hayırlı olmasını diliyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?