USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

DÜNYA KÜÇÜK        2.Bölüm

27-12-2025
Arif, mesajı neredeyse kelimesi kelimesine hatırlıyordu.
Aslında yazdığı şey çok basitti; ama basit cümlelerin bazen insanın kaderine dokunduğunu henüz bilmiyordu. “Sosyal medyada seni ararken Ankara’da yaşadığını gördüm. İlginçtir… Geçenlerde Mert Kasap’a ben girerken sen telefonla konuşarak çıkıyordun. Sesinden tanıdım.”
Mesajın ardından uzun bir sessizlik çökmüştü ekrana.
O sessizlik, Arif’in içini kemiren düşüncelere kapı araladı.
Cevap gelmeyişine sevinmişti önce.
“Yitip giden yılların seni yıllanmış bir şarap gibi güzelleştirdiğini” yazmamış olmasına…
Bunu yazsa, yanlış anlaşılacağını biliyordu.
Baksana, kadın daha ilk mesajında sınırlarını belli eder gibi,
“Elime bana kahve yapan ellerden başka el değmedi,” diye bir gönderme yapmıştı sanki.
Boş dolanma çevremde, der gibiydi.
Yıllar sonra karşıma çıkan sapık mı sandı beni?
Arif irkildi bu düşünceden.
Sonra hemen kendini toparladı.
— Yok canım…
Onca yıl arkadaşlığımız oldu.
Beni tanımıyor mu?
Ama cevap hâlâ yoktu.
Bu kez kendi kendine başka bir ihtimal uydurdu:
Aptal… Görüntülü telefon bekliyordu, oğlundan.
Nitekim Elif, eşiyle birlikte oğluyla uzun bir görüntülü görüşmedeydi o sırada.
Çocuk, kız arkadaşını ailesiyle tanıştırıyordu.
Elif, ekranın içinde beliren genç kızı bir anne değil; bir kaynana, içgüdüsüyle süzüyordu.
Görüşmeden sonra,Kocası şaşkınlıkla sordu:
— Ne oldu ya, hadi canım deyip zıpladın?
Elif, her zaman olduğu gibi dürüsttü.
Bir zam fiyatını gördüğünü, şaşkınlıktan yerinden sıçradığını söyledi.
Yalan değildi; ama tam da doğru sayılmazdı.
Görüşme bittiğinde Elif, zihnini toparlamaya çalışıyordu.
Oğlunun hayatına, gelin adayına, kendi yaşına…
Ve fark etmeden, Arif’in mesajına…
Arif ise hâlâ kendi iç sesinde kaybolmuştu.
Gelmişsin kaç yaşına…
Çoluğun çocuğun var.
Yıllar sonra neyi yâd edeceksin?
Sen dul…
O ise evli barklı, ona tapan bir kocası var.
Cevap yazmazsa uzatma, dedi kendine.
Kapat gitsin.
“Kader kesişmesi” dedikleri şey de neydi ki zaten…
O kesişmelerin hiçbirinde muhatap olan kendisi olmamıştı.
Akışına bırakmalıydı hayatı.
Tam bu düşüncelerle telefonu kenara bırakacakken…
Ekran aydınlandı.
Elif’ten mesaj gelmişti.
Arif mesajı açarken bile kendine kızıyordu:
— Artist… Gerçekten sıçtın bu sefer oğlum!
Ne kasabı, ne ses tanıması…
Al işte cevabı şimdi!
Ama Elif’in yazdıkları, beklediğinden bambaşkaydı.
“Ne yazacağımı bilmiyorum…
Seni mi kırsam, kafanı mı kırsam onu da bilmiyorum.
Dürüstlüğüne, sersemliğin kadar inanıyorum.
Ama lütfen bana söyler misin?
Ne yapmaya çalışıyorsun?
Bütün bunlar tesadüf olamaz.
Sahi sana ‘sersem’ lakabı nasıl takılmıştı?”
Arif’in içi titredi.
Bir anda lise yıllarına savruldu.
Koridorlara…
Bisiklet yollarına…
Kulaklarında fısıltı gibi dolaşan o cümleye:
— Yine sersemleşti…
O yıllarda, Elif’e her baktığında dünya bulanıklaşırdı.
Gözleri sadece ona odaklanır, gerisi silikleşirdi.
Elif…
Bir insan bu kadar güzel olabilir miydi?
Kızıl saçlarının omuzlarına dökülüşü…
Yüzündeki berraklık…
O yüzü süsleyen küçük benler…
Sanki Yaradan, onu acele etmeden, özenle yaratmıştı.
İşte o dalgın bakışlardan birinde…
Bisikletinden düşmüştü Arif.
Ve lakabı o gün mühürlenmişti:
Sersem Arif.
Mesaj yazdı:
“Sana bakarken bisikletten düşmüştüm.
Öncesi de vardı ama…
O gün lakabım oturdu.”
Elif hemen cevapladı:
“Yıllar sonra beni bu arayışın ne?”
Arif durdu.
Bu kez dürüst olmalıydı.
“Seni arayışım yoktu.
Hayatımın akışındaydım.
Ta ki geçen gün Kerim eve gelip kontrat dosyalarken, kızım Elif’e
‘Bugün bir Elif Hanım’la tanıştım’ diyene kadar.”
Elif’in kalbi hızlandı.
Hızla yazdı:
“Kızının adı Elif mi senin?
Kerim Bey’i nereden tanıyorsun?”
Cevabı beklerken sabırsızdı.
Arif’e numarasını vermişti ama onun numarasını almamıştı.
Olsa…
Hiç düşünmeden arardı.
Ekrana kilitlenmişti Elif.
Yıllar sonra, bir isim…
Bir tesadüf…
Ve kalbinin hiç eskimemiş bir köşesi yeniden kıpırdanıyordu..
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?