DEPREMLE YAŞAMAK

Erol UYSAL

10 ay önce

Depremle yaşamaya elimiz mahkûm. Uzmanlar yaşadığımız coğrafyanın etüdünü çok önceden yapmışlar. Bakın ne diyorlar. “Türkiye en etkin deprem kuşaklarından biri üzerinde (Akdeniz-Alp-Himalaya) yer almaktadır. Dünyadaki toplam depremlerin beşte birinin meydana geldiği bu kuşak, birbirine karşıt olarak uzanan kırıkların oluşturduğu bir ağ görünümü ile Türkiye’yi, Kuzey, Güney ve Batı’dan üç asli kırık sistemiyle kat etmekte, bu asli sistemlere, yerel kırık zonları da eklenmektedir. Deprem haritası ve bu haritaya esas sismisite verilerine göre, Türkiye topraklarının %93’ü deprem bölgeleri içinde yer almaktadır. Öyle ki Türkiye’de yalnızca son 5,5 yılda irili ufaklı 50 bin 942; yalnızca 2008 yılı içinde 11 bin 706; 1 Ocak 2009 – ile 31 Temmuz 2009 tarihleri arasında ise 9.272 deprem yaşanmıştır. Yeryüzünde 600 milyon insanın deprem açısından riskli bölgelerde yaşadığı tahmin edilirken Türkiye nüfusunun % 98’i deprem tehdidi altında yaşamaktadır. Sanayi kuruluşlarının % 98’i deprem bölgelerinde ve %73’ü de aktif fay zonları içinde yer almaktadır. Aynı şekilde barajlarımızın %95’i bu tehlikeli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Diğer yandan enerji santralleri ve deprem ilişkisi de ilginç sonuçlar üretmeye adaydır. Yapılan bir araştırmaya göre, 1996 yılında enerji santrallerinin sayısı 124 iken, 122’si deprem riski taşıyordu ve 65 tanesi Birinci Derece Deprem Bölgesinde yer alıyordu. Bugün ise özelleştirmeler sonucu yaklaşık olarak bin (1.000) enerji santrali bulunmakta ve 419’u (% 41’i) Birinci Derece Deprem Bölgesinde yer almaktadır. Bu durum söz konusu riskin büyüdüğü anlamına gelmektedir. 1900 yılından bugüne kadar belli başlı 180 büyük deprem yaşanmıştır.” Bu verilere bakınca olası İstanbul Kanal Projesini iptal etmenin ana nedenlerinden birisi bile fay 

Hatları deyim yerindeyse ‘Demoklesin Kılıcı‘ gibi başımızın üzerindedir.

 

Biz, Marmarisliler olarak depreme yabancı değiliz. En son Fethiye-Rodos-

Marmaris olarak bölgemiz 7.1 şiddetindeki depremi  25 Nisan 1957 tarihinde yaşadı. Öncü sarsıntıların ardından 25 Nisan 1957 sabahında neredeyse bir dadika süren deprem Fethiye başta olmak üzere bölgede can ve mal kaybına neden oldu. Marmaris’te can kaybı olmasa da Fethiye ve köylerinde 60’lı sayıları bulan can kayıpları yaşandı. Daha eski tarihi kayıtlara bakarsak uzmanlara göre bölgemizde ve tüm ülkemizde bilinen ve hareketli faylar mevcuttur. Özellikle İstanbul Megakent olarak nüfusuyla başlı başına hepimize ürperti vermektedir. Kanal İstanbul Projesinin iptali sadece deprem gerçeğinden bile düşünülebilecektir…  

 

Marmaris özeline değinecek olursak; 1957’nin 7.1 şiddetindeki depreminde insanca kaybımız olmamıştı. Yapılaşma en çok iki katlı, nüfus 5 bin civarındaydı. İmar İskân Bakanlığı depremzedeler için yaptığı evleri zarar görenlere uzun vadeli geri ödemelerle dağıttı. Hemşerilerimiz bunlarla yetinmedi. Belediyeye imar tadilatı yaptırarak bu evleri beşer kata çıkardılar.   İşte rant buna denir. İÜç şantiye ada ve parseller kısa zamanda her kata 2 daireden 10’ar daire olmak üzere ikamete açıldılar. Oysa bu evler deprem evleri olarak en fazla iki katlı idiler. Bunlar zemin etütleri nasıl yapıldığı belli olmayan yumuşak zemin üzerine yapılan blok evler oldular. Bu durumda akla gelen “Buraya yapılan evlerin depreme dayanıklılık açısından Belediye Fen İşleri tarafından bir incelemesi yapılmış mıdır”.Bu bölge esasen nehirlerin denize ulaştığı bir deltadır. Bu büyük ve yüksek yapıların buraya yapılması hangi aklın ve planın ürünü olmuştur? Depremin ne zaman olacağı bilinmiyor. Ama fay hattı üzerinde olanların bu gerçeği unutmamaları gerekiyor. Adeta faylar bize “Bir gün ansızın gelebilirim” diyorlar. Onlar Maşallah’tan, İnşallah’tan da anlamıyorlar. Malatya ve Elazığ içimizi yaktı. Kış kıyamette vatandaşlarımız evlerini terk ettiler. Can kayıpları 39’u buldu. Ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyor, depremzedelere ve Ulusumuza geçmiş olsun diyorum.                  

Erol Uysal 27 Ocak 2020

YAZARIN DİĞER YAZILARI