?>

MELEK YANSIMALARI (2)

2 yıl önce

Ve Adam o zaman konulduğu bu pencerenin önünde yaptıklarını ve yaşadıklarını yeniden

analiz etme imkanına kavuştu!!!. Burası sanki sonsuz sessizlik içindeydi. Konuşamıyordu,

sadece izleyebiliyordu. Yaptığı yanlışları görmeye başlamıştı. Fakat sevgiyi unutanların arasına

katıldıktan sonra geriye dönmesi ancak ve ancak kendini sonsuz sevgiye ve iyi niyete teslim

etmesiyle mümkündü.

Bulunduğu pencerenin önünden yansıyan bembeyaz mum gibi soluk benzi ile karşı dağlara

baktı. Dağlar bulutları delip gökyüzüne ulaşıyordu. Önündeki çamlar hala yeşilin endamını

koruyordu. Daha öndeki meyve ağaçları soğuğun etkisiyle doğaya küsmüş, yapraklarını

dökmüştü. Mumya biraz daha dikkatli bakınca dağların altındaki teraslama bahçelerde villa tipi

bir kaç evi ve onların aşağısında akan dereyi gördü. Derenin iki yanı seli engellemek için taş

duvarla örülmüş, ara ara dağdan inen suyu dereye akıtan dehlizler taş duvarın arasına

yerleştirilmişti. Derenin iki tarafında da içinde küçük villalar olan bağlar vardı. Dere ile villalar

arasına yapılmış kıvrılarak uzayıp dağların arasında giden asfalt yolu gördü. Ah hareket

edebilse, bu yollarda yürüyebilse, bahçelere girip toprağın kokusunu hissedebilse, dokunabilse

ne güzel olurdu. O insanlığını kaybetmişti artık. Geçmiş hareketsizliğinin dönüştürdüğü Mumya

halini her cama baktığında görebiliyordu. İçi iyice ürperdi. Bulutlar Mumyalaşmış Hayaletler'in

gözleriydi. Her şeyi görebiliyorlar, izleyebiliyorlardı. Hissetmek ise karanlık Dünyada yasaktı.

Hissedenler içinse görme duyusu tamamen köreltiliyordu. Bu bir ceza idi. Dönüşüm

aşamasında hislerin ve duyguların yerini kavramlar ve şekiller almıştı. Şekilcilik, Karanlık

Dünya'da revaçtaydı.

O da ne! Dereye paralel üst ana yolda kırmızılı biri yürüyordu. Mumya, bulutların arkasından

biraz daha dikkatlice yanaştı, yakınlaştı. Orta yaşlarda güzel bir kadın, işte dedi. Ben

yürüyemiyorum ama bu kadın benim gözlerim olacak. Kadın ellerini kaldırmış, dağlara yüzünü

çevirmiş, karşı dağlara uzanmaya çalışıyordu. Yüzündeki tebessüm Güneşin ışığı ile daha bir

parlıyor, daha bir aydınlanıyordu. Güneş, sabahın ilk ışıkları ile bulutları dağıtıp Dünyayı

aydınlatırken kadını Işık Meleği' ne dönüştürmüştü. Kadının her hareketinde yayılan ışık

dalgaları dağlardan bahçelere kayıyor, ışınların buğulu yansımaları iki dağ arasındaki ovaya

başka bir güzellik katıyordu. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI