Bir kitap çıkaran herkes yazar mıdır? Günümüzde ev kadınlarından tutunda on iki yaşından
itibaren birçok genç ‘yazar’ kimliğini kullanmaktadır. Yazarlık parası olanın kitabını
bastırabileceği ya da kitaplarını bastırabilecek bir abisi olan herkesin işi haline mi gelmiştir?
Roman Bartes bir kitabında yazarla yazanı ayıran uzunca bir yazısı vardır. Yazarlar
var, bir de yazanlar var. Kitap çıkaran insanların çoğu yazandır. Yazı yazana yazan
diyoruz. Bunlardan ayrışıp edebi bir eser ortaya koyan yazardır. Cismanîleşmiş kitap
formunda yapraklardan oluşan ve kapağı olan nesneyi çıkaran herkes yazar değildir.
Kâğıt Fuarları’na bakıp bunu gayet iyi anlayabiliriz.
Herkesin yazmaya hakkı vardır. 12 Eylül askeri darbesinden sonra birçok insan
yazar titrini kullanmaktadır. Yazarlık parası olanın kitabını bastırabilmesi değildir.
Maalesef günümüzde, özellikle elektronik ortamda, internet ortamında tanınmayan
ya da tanımadığımız sayısız blok yazarları ortaya çıkmıştır. Bu ortamlar herkese
yazma hakkı verip yazmaya çalışanların çoğalmasına neden olmuştur. Bu durum, başta intihal ve
tanınmış şair ve yazarların imzalarını kullanarak sahte yazıların ortaya çıkmasıyla birlikte birçok sorunu
da beraberinde getirmiştir.
Yaratıcı yazarlık, öykü atölyeleri... Buralardan sertifika alanlar kendilerini yazar sanıyorlar. Bu sadece
başta söylediğim gibi yetenekle halledilebilecek bir olgudur. Çalışmak, belki cüzi bir katkı verebilir ama
aslen yetenek gerektirir. Gerisi bu kurumların cebine para girmekten başka bir işe yaramaz. Elektronik
ortam, ‘kitabımın bir an önce çıkması’ kaygısı, dijital ortamda baskı... Okunmak isteyen insan oturup
yazıyor ve kendi yazdığını okuyor. Bu durum okuma vasfını da kaçırtıyor.
Toplum içindeki insanların yazarlığı bir övgü konusu görmesi ve yazabilmesi edebi anlamda
ilerlediğimizi gösterir mi?
Yazara ve şaire eskilerden bu yana bir ilgi var, saygı var. Bu derece çoğalma, mantar gibi bitme, nicel
olarak bu kadar çok ortaya çıkma edebiyatımızı sulandırmaktadır. Şu an belki 100 bine yakın yazar ve
şair var ülkemizde. Bütün Avrupa’yı toplasak bu kadar isim çıkmaz! Bu, edebiyat edimini sulandırıyor.
Biz gerçekten değer verdiğimizi mi göstermiş oluyoruz, yoksa bu işin çok sıradan bir iş olduğunu mu
ispatlamaya çalışıyoruz. Ya da ülkemizde edebiyat çok mu ileri seviyede.
İster istemez edebiyatın da ilk amacı iletişim kurmaktır. Görmediğin, konuşmadığın, uyarmak istediğin,
haberleşmek istediğin bir muhattap, bir okur arar yazma edimindeki insan. Bütün bunlara olumsuz gözle
baktığım bu kişilerin de derdi olabilir. Bunu kim bilebilir ki? Bütün bunlara zaman karar verebilir. Ne
kalacak ve neler yok olmuş, silinmiş, savrulmuş gitmiş bir yerlere? En iyi eleştirmen zamandır.