Toplum bu kirlilikten temizlenebilir mi?
Bu güncel bir sorun. Bir arabanın ön tekeri nereden geçerse, arka tekerleri de aynı yolu takip eder. Bu
sadece edebiyatımızın sorunu değildir. Hayatımızda her olgu birinin paralelindedir. Siyasetin
kirlenmişliğinden tutun da televizyon dizilerine kadar bir genel sorunun içindedir. Ailede kitap okumayla
da çok ilgilidir. Kütüphanesi olan kaç hane sayabiliriz 85 milyon insan içinde? Yazarları geçelim,
öğretmen evlerine bakalım. Bırakın kütüphaneyi, kumarhanelerden farkı yok o mahallerin. Evinde orijinal
tablo olan kaç tane yazar şair var? Televizyon dizilerinde herhangi bir kitap
gösterildiğinde o kitabın satışının patladığı bir ülkede yaşıyoruz. Kitabın tanıtımı böyle
mi olmalı? Kirlilik sadece edebiyata özgü değildir, böyle algılarsak münferit olur.
Yazarlığın bir eğitimi ve süreci var mıdır?
Yazarın öğretmeni kendisidir. Okuyarak kendini geliştirir. Nitelikli kompozisyonlar
vererek, kendiyle yarışır ve yapamadıklarını yapmaya çalışır. Yazarın dışarıdan maddi
bir okulu yoktur. Ben böyle düşünüyorum. Yazar kendini eğitir. Edebiyat kelimesi
bildiğimiz üzere edeb’ten gelir. Edeb kelimesi terbiyeden geliyor. Yani dili, sözü,
konuştuğunu, yazdığını terbiye etmek, ölçüsünü ayarlamak. Yerinde konuşmak, yerinde örnekler
vermek. Güzel şeyler anlatırken dili iyi kullanmak. Bütün bunlar yazarlığın eğitim sürecinin içindedir
kanısındayım.
Edebiyat ve yazarlık arasındaki ilişki nasıl bir ilişkidir? Yazar olabilmek için edebiyatı iyi bilmek
gerekir mi?
Yaptığın bir şeyin sana ait olup olmadığını, orijinal olup olmadığını, yeni bir şey mi hayata geçirip
geçirmediğini anlayabilmek için sizden önce yapılanları ve çağdaşlarının yaptıklarını görmen, bilmen
gerekir. Ama bu sadece edebiyatçı olmaya gerekli bir süreç değildir. Sadece bu yetmez. Edebiyat tarihini
bilmek insana fayda sağlar. Edebiyat bilgiyle yapılan bir şey değildir. Daha çok sezgiyle yapılır. Kalemin
gücünü, hülyalarımızı da buna eklemek gerekir. Bilgi elzem değildir ama bilirsek ne yaptığımız bilerek
kendimizi tanırız.
Sahaflar ve diğer kitap satan dükkânlarda çalışanlar, kitap basım yayın işi yapanların bir kitabın
yazımında etkisi nedir? Her kitap satan yazar ve editör olabilir mi? Gölge yazarlık neden
türemiştir?
Kitap satmak ayrı bir iştir, meslektir. Orada ticaret yapılır. Kitap satmakla tuğla satmak arasında bir fark
yoktur. İkisinde de arkasında etiket vardır. İlgili yazar, şair sahaf arkadaşlar vardır. Onları sözünü
ettiğimden ayırmak gerekir. Çoğu sahaf sattığı ürünün içeriğinden habersizdir. Bilemez zaten, on
binlerce kitabın çevresini sardığı bir ortamda.
Gölge yazarlık, her şeyi yapmış, edebiyatı yapamayan ama edebiyatla geleceğe kalacağını sana iş
adamlarının ya da varsıl insanların türettiği bir olgudur. Dünyanın her tarafında bu mekanizma vardır ve
işler. Bu konuda fukara yazarların kabahati var mıdır, yok mudur? Bu ayrı ve uzun bir tartışma
konusudur.