?>

24 Temmuz Basın Bayramı

2 yıl önce

Siyasilerden gelen mesajlar,cemiyet başkanlarından gelen mesajlar ile hatırladık takvimin yaprağı öyle diyormuş. 

 

Sosyal medyada paylaşılan görüşlere bakınca bir kez daha anladık ki; biz basın mensupları sansürün kalktığına ikna olmuş değiliz. Düşünün bir kere, teşbihte hata olmaz.Çok acımasız bir kişinin ölümü her yıl kurtuluş günü olarak kutlanıyor diyelim. O kutlama masasında o acımasız kişi de yerini koruyorsa nasıl olur o gün?  Şenlik devam eder mi ? Basın mensupları "etmez" diyor. Ne hikmetse siyasiler ille kutlayalım peşinde bu da tepki doğuruyor.Hatırlanmak güzel de nasıl hatırlandığınız da önemli! Burada  anlaşmazlık var.

 

Şu anki atmosferde mesela Muğla Sıtkı Koçman Eğitim Araştırma  Hastanesi ile ilgili ileti yazarsan AK Parti'ye karşısın, ulaşım zammına, su zammına atıfta bulunursan Muğla Büyükşehir Belediyesi dolayısıyla CHP''yi kızdırırsın, KHK 'ların getirdiği hükümleri eleştirirsen hükümete karşısın zihniyeti ile tam da onların dediği gibi "karşı karşıyayız". Yan yana yürümek bu anlayışla imkansız ve kutlama yapmak için bu anlamda aklımız fazla kalabalık. 

 

Şu an maalesef Türkiye'de  yanlı medya, insanları yaşadıkları adaletsiz dünyayı sorgulamaya sevk edebilecek bir sessizlik kalmasın diye, uyduruk ve geçici şeylerle dikkat dağıtıyor. Biz biliyoruz ki; ahlaki değerlerden yoksun, çıkar peşinde, demagog bir basın, zaman içinde kendi gibi bir halk yaratır.

 

Biz farkındayız ki; bir  gazeteci, yalnız haberleri olduğu gibi aktaran kişi değildir. Onun amacı insanları düşündürerek, gerekirse kızdırarak o konuda  kamu menfaatine çözüm talep etmek ve bunun için ilgilileri özendirmektir. O nedenle ödül,ceza,yalnız bırakılma vs. konularına ilgisi sanıldığı kadar yoktur.

 

Kendine gazeteci deyip mesleğin itibarını satışa çıkaran, bu uğurda attığı adımlarla dikkatimizi çekenler pek tabi bu kaygının çok dışında olanlar fotoğraf peşinde. Onlar ödüllerle doyar,cezalardan korkar, susar konumda!

 

Zaten onların derdi mesleki anlamda ne Uğur Mumcu ne Ahmet Taner Kışlalı ne de Necdet Sevinç'in bayrağını taşımak.Onların ölümünü bile "ne gerek vardı bu kadar yılan kuyusunu kazmaya "diye yorumlayabilecek kadar alçaklar var aramızda. Ama eminim gazetecilik dönüşüyor. Dönüşürken itibarı yeniden hak ettiği değeri buluyor. Artık kendi içimizde barındırmamayı öğreniyoruz bu ne yaptığı belirsiz tiplemeleri. Gazetecilik tanımı yeniden yazılmaya başladı.Bu da umudumuzu tazeliyor doğan güne.

 

Biz gazeteciler; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi  gördüklerimizi, düşündüklerimizi, bildiklerimizi samimiyetle yazmalıyız ve gayretimiz o yönde.

 

Çünkü yaptığımız görev kutsallığını "basın hürriyetî kalkarsa, vicdan, eğitim, konuşma hürriyetlerî de kalkar" cümlesinden alır.

 

İşte bu yüzden; basın bayramı sansürler, tehditler, içi bir türlü dolmayan samimiyetsiz mesajların olduğu yerde  kutlanabilecek bir gün değildir.

 

Unutmayın biz kamuoyunun gözü kulağıyız.Kendi menfaatini toplum menfaatinin önüne koyan,farkında olmadan buna teşebbüs eden kim ve hangi kurum olursa olsun yaptığını yazmak durumundayız. Yazıldığında rahatsız olacağı ne varsa yapmamakla görevli herkes.

 

Bu uğurda kaygısı olan çabası gayreti bu yönde olan bütün basın emekçilerine saygılarımı iletiyorum. Direnmek özgürlüğe açılan ilk kapıdır ve ancak direnen toplumlar özgürlüğü hak eder. İşimizi layıkıyla yapabildigimiz her an bayram...Bayramlarınız kutlu olsun saygıdeğer meslektaşlarım.

 

Aşkınız baki olsun..

YAZARIN DİĞER YAZILARI