Hafta sonu Marmaris’te Ada Akpınar ile kesişti yollarımız. Gözleri berrak, hayallerinin ufku geniş, ne istediğini bilen muhteşem bir Türk kızı. Çıtı pıtı olduğuna kanmayın, Türkiye’nin Moana’sı Ada Akpınar. Aklına koymuş; solo yelkenliyle dünya turu yapacakmış. Öylesine bir hayal değil Ada’nın hayali. Onun için yıllarca emek vermiş, çabaları, umutları bir kaç sefer kötü kalpli insancıklarla yıpratılmaya çalışılsa da pes etmemiş velhasılı yokluk içinde doğan bir düş; Ada’nın denize kavuşması. Hatta ismi ile müsemma desek ve “teşbih yok, gerçek bu” diye değse kalemin ucu kağıda yeridir.
Bu muhteşem Türk kızı, 2005 doğumlu. Ada, daha ilk yaşına basmadan öğrenmişler; Annesi Bilge’nin psikolojik rahatsızlığını. Hal böyle olunca Baba Çınar almış Ada’yı ve Eşi Bilge’yi Antalya’daki kalabalıktan Marmaris’e taşımış. Ancak; gel zaman git zaman Baba Çınar, hem bebek Ada, hem de rahatsızlığı dolayısıyla en az bir bebek kadar ilgi bekleyen Bilge’ye yetirememiş dallarını. Masraflar ve zamana söz geçiremeyince Bilge’yi ailesine emanet etmişler. Baba Çınar, bebek Ada ile Marmaris’te başbaşa kalmış. Ada, küçücük haliyle bile sığamamış betonarme evlere, denize yakın yerlere çadır kurdururmuş Çınar Baba’ya. Gel zaman git zaman Baba Çınar, Ada’nın bu isteğine kayıtsız kalamamış. Ayhan Amca’sının Ada için yaptığı kulübede yaşamaya başlamışlar. Ada, okul çağına gelince sınavlarda gösterdiği üstün başarı ile özel bir okulda tam burslu okumaya hak kazanmış. Özel okulda okuyan Ada için Baba Çınar bütün emekli maaşını seferber etmiş. Ada, 8 yaşında optimist yarışlarına katılmaya başlamış okul vasıtasıyla.6 yılda katıldığı yarışmaların her birinden toplam 22 madalyası olan Ada, bugün 14 yaşında ve tek hayali önce Atlantik’i geçen en genç Türk denizci olmak ardından da solo yelkenliyle dünya turu yapmak.Rotası da belli Ada’nın dünya turu için, dedim ya öylesine bir hayal değil onunki, o yaradılış amacının farkına erken varanlardan.Ada şimdiye dek 5000 deniz milinin üstünde yolu tek başına aştı. Bu yolculuğa Türkiye’den çıkmayı çok istiyor. Bu gerçekleşirse rotası; Türkiye, Kanarya adaları, St.Maarten, San Blas adaları, Panama Kanalı, Galapagos adaları, Hiva Oa, Darwin, Durban, Port Elizabeth, tekrar Kanarya adaları ve Türkiye’de bitiş olacak.
“14 yaşında bu kadar büyük bir hedef belirleyip attığı her adımda bu hedefi gerçekleştirmeye muktedir olduğunu ispat etmiş bir kızınız olsa siz ne yapardınız? “Size birşey söyleyeyim mi en az 20 kişiye sordum bu soruyu. Çınar Baba ve Ayhan Amca hariç ,Ada’yı tanımayan tüm ebeveynler “Kesinlikle izin vermezdim” dedi. “Neden?” dedim .”İmkansız” dediler. Fakat; Baba Çınar, Ada’nın denizde daha güvenli olduğunu, denizin Ada için vazgeçilmez olduğunu savunuyor. Çünkü, Baba Çınar, Ada’nın öyle ya da böyle bu işi başaracağına inanıyor. Aslına bakarsanız, kalıplaşmış güvenlik anlayışımızla peydah olan dar görüşümüzü kenara koyup aklı selim ile dinlesek Ada’nın bu sefere hazır olduğunu görmemiz an meselesi.
Ada, son iki yıldır kendi küçük teknesinde yaşıyor..Baba Çınar ev kiralamak için ayırdığı parayla küçük bir tekne almış Ada'ya. Marmaris Deniz Ticaret Odası okul dönüşü teknesiyle yakın adalara sefere çıkan, o adada kendine bir yaşam alanı oluşturan ve alargada babasıyla yaşayan bu dünyalar güzeli genç kızın fark edince Netsel Marina’da bu tekneye barınma hakkı tanınmış. Baba Çınar ve kızı Ada marinadaki teknelerinde yaşıyor banyo vs ihtiyaçlarını da marinada gideriyorlarmış böylece. Ada, Belediye Marina’daki diğer teknelere yatlara bakınca “biz zengin değilmişiz Baba” demeye başlamış. Oysa 13 yaşına kadar hep zengin olduklarını düşünmüş. Zira denize sıfır bir yerde uyumak, özel bir okulda okumak, yarışlardan kazandığı optimist teknesiyle okul sonrası adasına gitmek, orada kendi elleriyle yaptığı salla çöpleri de toplayıp, dersini çalışıp yeniden kıyıya dönmek en büyük zenginlik alametiymiş Ada için. Marinada gördüğü diğer insanlar ve onların zenginlik anlayışı ile değişmiş bu tanım ancak hala Ada’ya göre varlıklı olmak vicdanlı olmak ile eşdeğer ve deniz Ada’nın en büyük zenginliği.
Ada, geçtiğimiz günlerde Anne Bilge’ye bir telefon görüşmesinde “anne ben tek başıma solo yelkenliyle dünya turuna çıkmak istiyorum”demiş. Anne Bilge’nin yanıtı “O zaman sana kırmızı bir çanta alalım “ olmuş. Kimbilir belki de Ada’ya yaşamla bir olmasını, yaradılış amacını bu kadar net duyup onu gerçekleştirmek üzere adımlar atmaya cesaret etmesini Anne Bilge ve Baba Çınar’ın bu kadar özgür ve sürekli kızlarının yanında olan ebeveyn anlayışı sağlamıştır.
Çocuk büyütürken unutuyoruz, onlar bir emanet ama günü gelince kendi yollarına gitmekle görevli emanetler. Önemli olan kanatlarını kırmadan yanımızda güçlenmelerine izin vermek. Yaşam ile çocuk arasında korumacı bir zırh oluşturup, çocuğun özgürlüğü, özgüvenini zedeleyen bu duvarın ardından güvende ama mutsuz, güvende ama anne babaya bağımlı, güvende ama hayat gayesi yok edilmiş çocuklar büyütmekten kendimizi alıkoymak.
Baba Çınar, Ada’nın dünya turu hayaline ortak olup ona en büyük desteği verdiği için çevresindeki hemen hemen herkesten “acımasız ve düşüncesiz baba” ilan edilmiş. Bana bakıp “Ada, denizine kavuşmalı, Ada hayaline kavuşmalı” derken gözleri doluyor bu yüzden. Bütün büyük düşlerin kaderidir etraftan “yapamazsın,olmaz,imkansız,şimdi değil” sözlerini duymak. Zira bizler kimsenin bizden önce bizim daha hayalini kurmadığımızı gerçekleştirecek olmasını sindiremeyiz. Onların önüne engeller sunmak hayattaki en büyük başarımız olur böylece. Kabul edelim bunu da gerçekten yapıyor ve %95 başarıyoruz. Bakın bugün Türk Denizciliği’nimn geldiği yer ortadadır. Sadece 22 Türk Denizci dünya turunu tamamlamış gerisi maalesef buna yeltenmemiştir bile. Bir yarımada konumundaki ülkede bu başarısızlığın tek sebebi “önyargı ve korku”. Önyargı bandını aşmadan, korkuyu yenmek zor. Korku ise başlı başına bir canavar. Ancak güçlü olanların gözlerinin içine bakmayı becerdiği ve ancak gözlerinin içine bakma cesaretini gösterenlerin yenebildiği.
Sayın yetkililer; 14 yaşındaki bir Türk kızının düşüne ortak olun. Varını yokunu kızına adamış Baba Çınar’ın köklerini destekleyin, dünyanın binbir oyununa bir tepki geliştiren kenara çekilmek zorunda bırakılan Anne Bilge’ye bir onur yaşatın. Ada’yı denizine,hayaline kavuşturup, Türk Bayrağını son zamanlarda neredeyse adının hiç geçmediği bir kulvarda göndere taşıyın. Dünyaya Türk’ün gücünü bırakın Ada cesaretiyle, bilgisiyle, gösterebilsin. Ada, Türkiye’nin Moana’sı olsun açın önünü…
Ada, öyle ya da böyle bu başarının sahibi olacak buna ikna olun. Keşke dememek için şimdiden elinizi uzatın, önüne geçilemeyecek başarının altına kendi imzanızı atın. Hollanda türlü çeşitli engeller çıkarmış Laura Dekker’ın önüne Ada, Laura ile arkadaş sosyal meydanda görüşüyor o söylemiş. Laura’nın da umudu Türkiye’nin Hollanda’nın gösterdiği güçlükleri Ada’ya yaşatmaması. Mesajı okuyanların yorumu hep aynı “ohhooo Hollanda bile bunları yaşattıysa Ada vay senin haline,senin işin bir Türk olarak daha çetrefilli” Sayın Yetkililer,sizden bir Türk vatandaşı olarak ricam ezberleri bozun. Dünya Türk’ü uykuda biliyor, onu uyandırmak ise bizlere düşüyor…
Bu şarkı Moana’nın değil Ada’nın şarkısı ona kulak verin..
Otururdum akan nehrin yanında
Anımsadığım kadar, nedenini bilmeden
Keşke örnek bır çocuk olsaydım
Ama yine suya geri döndüm
Kendimi tutamadım
Seçtiğim her yön, saptığım her yol
Bastığım her taş, geri getirir beni buraya
Ulaşmak istediğim o yere
Baksana ufuk çizgisine! Çağırıyor.
Uzaklara, bilinmeze
Şişirirse rüzgar arkadan yelkenimi
Varırım ben, ne kadar uzak olduğunu bilmeden
Belli bu adada yaşayanlar
Hep mutlu görünüyorlar, her şey planlanmış gibi
Bu adada yaşayan her kişinin vardır bir görevi
Tıpkı benim olduğu gibi
Halkıma önder, uyumlu olsam
Kılarım tekrar tümünü güçlü
Ama bir ses var içimde farklı
Neyim var benim?
Baksana parlayan ışığa! Kör eden
Biliyorum gelir nereden
Diyor ki, "Takip et bu ışığımı bul beni!"
Söyle bana! Ötede ne var? Varım mı ben?
Ufuk çizgisine doğru çağrıyor
Çok uzak mı? Bilmiyorum
Şişirirse rüzgar arkadan yelkenimi
Oralara kavuşacağım.
Dilerim bu çocuk düşün gerçekleşmesi için önünü açan bir dayanışma içinde olmayı başarır ülkem ve zamanı geldiğinde en önde hak ettikleri gururu yaşatır Baba Çınar ve Anne Bilge’ye…
Aşkınız Baki olsun…