Bir gün deyip geçmeyin..”Herhangi iki gün diğeri ile aynı ise; o iki günden biri ziyandır “der Hz.Mevlana..Her günün sabahı aynı olabilir.Aynı saatte uyanıp,aynı aralıklar ile aynı hareketleri tekrar edebilirsiniz.İşinizdir bu.Ama iş bitince zaman sizindir.O kısacık arada neler yapılabilir? Hiç düşündünüz mü?Tefekkür etmeye ,doğayı dinlemeye,kendinizi kenara atıp izlemeye çalışın ya da ortaya atın kendinizi ve yaşayın.Suyu uzaktan izlemek keyiflidir,dinlendirir ruhu ama akışına teslim olup, ıslanmak da hiç fena değildir doğrusu. İşten gelince bugün denize attım kendimi ..Beşiktaş’tan hoooopp Üsküdar’a geçtim.Diğer küçük motorların aksine vapur çıktı karşıma,çok sallanmadan -ohh ne ala- üst katında denizi yaşaya yaşaya..Vapurdan inince kimilerine göre yalnızlığın simgesi,,kimine göre İstanbul’un aşık olduğu Kız Kulesi’ne doğru yürümeye başladım.Aniden gök delindi,bulutlardan rahmet boşaldı.Öyle hızlı yağdı ki ıslanmaya aşık olan,şemsiyeyi samimiyetsizlik sayan ben, bir dam altı aradım kendime.Filizler Köftecisi’ne girdim.Tek kişi olduğum için duvar manzaralı bir masa verdiler,haklılar çok doluydu içerisi.Oturdum ama içim daraldı.Kimseye bir şey demeden kalkıp, çıktım dışarıya.Yağmur, sicim gibi yağıyordu.Motorların olduğu tarafı değil Kız Kulesi’nin tarafını seçti gönlüm.Bu arada eşofmanım sıksan suyu çıkar hale geldi,kapüşonumdan içime su sızmaya başladı.Sırılsıklam olduğum anda bir balıkçıya attım kendimi. Şeffaf tentesinin altında ,denize nazır bir yer buldum kendime. Balığımı söyledim. Tam onu yerken ,yavru bir kedi ,sesini yükseltti.Çok yakınımdan gelen ses,meğer sanıldığı kadar yakından değilmiş.Bu sayede arkamda oturan Tahir Abi ile sürekli laf atar olduk birbirimize.Onun o güzel bakan gözleri,insana güven veren duruşu öyle samimi geldi ki..Tam hesabı ödedim kalkarken Tahir Abi-keşke vaktin olsaydı bir kahve içimi –dedi.Seve seve kabul ettim.Meğer siyasetin içindeymiş yıllardır, ülke meselelerine herkesten çok kafa yormuş, emek harcamış. Tatlı dili ile zamanın nasıl geçtiğini bilemedim. İstanbul’da 7 aydır yaşıyorum, arayıp bulamadığım; lezzeti damakta kalan ,hem mesleki hem insani açıdan çok doyum sağladığım muhteşem bir akşam yaşadım. Beni adeta arkamdan ite kaka Tahir Abi’nin mekanına sürükleyen yağmura şükrettim; evime dönerken.. Oysa- yorgunum,dışarıda yağmur var, hiç riske atmayım- deyip odamda pinekleyebilirdim. Yarı ölüm uykunun o rahat kucağına bırakıverirdim kendimi…Ama hayatı kaçırırdım! Hayatı yaşamak ise amacınız, toplumun dayattığı doğruları reddedip kendi doğrularınızı bulmaya gayret göstermelisiniz.Kız başına içkili mekanda ne işin var?der toplum size.Çünkü gerici düşüncede kadın hep metadır.Yalnızlık,tek başına görünmek ,toplum için dışlanmışlıktır. Oysa, ya ben toplumu dışladıysam?Bu yüzden seçtiysem -kaç kişiniz hanımefendi -diyen garsona -tek kişiyim- şıkkını cevap olarak kullanmayı?Yanımda eşim,dostum,arkadaşım olsaydı,bu kadar dışa dönük olamayacaktım.Bunu görmek lazım.Sadece onun ile konuşup, zamanı ona adayacaktım..Oysa ben tefekküre,yeni ufuklara ihtiyaç duyuyorum. Hayatımın bu yalnız dönümlerinin amacı; yaşamdan beslenmek. Ve bunu sosyalleşerek başarabilirim.Sosyalleşmek ise toplumsal değil bireysel bir faaliyettir. Kendine yetebilmek,kendine zaman ayırabilmek,içindeki çocuğun elinden tutup yaşama teslim olmak,doğanın akış programına tabi kalmak ve üstüne plan yapmamak.Cüzi iradeyi ,külli iradeye adamak.İnsanlardan beklentisiz olmak.İşte mutluluğun anahtarı .. Tahir Abi’nin dediği gibi -hayat bu kadar güzel iken neyi bulup kendime dert edineyim?- Şükürler olsun o en büyük sevgiliye. Kız Kulesi’ni her gördüğümde sorarım ona –neden yalnızsın? ..Her defasında aynı cevabı verir –Sen beni yalnız görürsün ama, İstanbul aşık bana-der Kız Kulesi.. Bir daha düşünün şimdi yalnız mı Kız Kulesi?